Eskiden devre araları futbolseverler için biraz dinlenme, futbolun yoğun gündeminden sıyrılma fırsatı verirdi. Medyanın ortaya attığı çoğu aslı astarı olmayan, onlarca transfer haberi ile ilgili hayaller kurulur; takımın kamp yaptığı yerden haberler alınmaya çalışılırdı. Biraz daha “light” bir gündem ile kafalar dağıtılırdı.
Ancak 3 Temmuz sürecinden beri devre arası tansiyonu, lig sürecini hiç aratmıyor. Hele bu sene kupada 1461 Trabzonspor ile Fenerbahçe aynı gruba düşüp, maçın oynanma tarihi devre arasına denk gelince, futbolseverler lige verilen arayı hiç hissetmediler diyebiliriz.
Trabzon ile Fenerbahçe arasında 3 Temmuzdan beri süren gerilim malum. Bu gerilimin iki tarafa da faydası olmadığı gibi gerilimden en çok zararı gören de Trabzon cephesi. Ancak tansiyonu düşürmek yerine, gerilimi daha da arttırmak için futbolcusundan yöneticisine, teknik adamından medya yorumcusuna kadar, adeta herkes sözbirliği etmiş gibi.
Fenerbahçe Avni Aker’e gitmeden yaklaşık bir hafta önce Trabzon’da bir panel düzenlendi. İki Trabzonlu avukatın yanı sıra Mehmet Baransu ve Turgay Demir’de panelin konuşmacıları arasındaydı.  Mehmet Baransu, 3 Temmuz sürecinde, âdeti olduğu gibi gazeteci sıfatını kullanarak, emniyet görevlisi gibi çalışmış bir isim. Baransu, konuşmasında, panel öncesinde yapılan sinevizyon gösterisini kast ederek; “Ben bu filmi Trabzonspor'un burada oynadığı her maç öncesi, devre arasında gösteririm. Federasyon izin vermiyorsa maçtan önce dev 3 Led ekran ayarlarım Trabzon’da, her maç öncesi yaptırırım. Fenerbahçe buraya geleceği gün her tarafta, statta, havalimanında izlettiririm. Ben olsam yaparım bunu.” diyerek, aslında ateşin üstüne benzin döktüğünün farkında olarak, hedef göstermekten kaçınmadı.
1461 Trabzonsporlu gencecik futbolcuların, sosyal medyada yazdıkları, en hafif deyişle “ağır ifadeler” içeren mesajlar, yaratılan atmosferin sonucundan başka bir şey değildi.
 Avni Aker’de maçın ilk vuruşuyla birlikte, yağan yağmura, tribünlerden atılan maddeler ve küfürler de eşlik etmeye başladı.  İkinci yarı şiddetini arttıran madde yağışı Aykut Kocaman’ın kafasına isabet eden cisimle doruk noktasına ulaştı. Aykut Kocaman hiçbir abartmaya, gösteriye tenezzül etmeden, tribünlere dönüp sadece “ne yapıyorsunuz?​” der gibi kollarını açtı. Şunu net olarak söylemek mümkün, atılan taşlar, cisimler sadece Trabzonlu taraftarlara mal edilemez. Ortamı gererek, futbol iklimini kirleterek, hedef göstererek,  kabul etse de etmese de Aykut Kocaman’ın kafasına hedef tahtasını yapıştıran Mehmet Baransu ve onun gibilerdir.
 Fenerbahçe’nin orta sahadan ağır çıkma ve gol pozisyonlarına girme sıkıntısı sürüyor, diye başlayan bir teknik analiz başlangıcı yapmak isterdim ama ortada oynanan bir futbol maçı değil, 32 kısım tekmili birden korku, aksiyon içeren bir sinir harbiydi.  Bu maçtan sonra futbol adına söylenecek, her şey sadece “şiddeti” olağanlaştırma işlevi görecektir.
Başka statlarda da benzer şeyler oluyor argümanı sadece algı bozulması yaratmak için ortaya atılıyor. Evet, başka maçlarda, başka statlarda da sahaya maddeler atılıyor, bazıları futbolcu ya da teknik adamlara geliyor ama o eylemi yapanlar birkaç on kişiyi geçmediği gibi maçın belli bir anında yapılan münferit olaylar olarak kalıyor. 90 dakika boyunca süren, bütün tribünlerin katıldığı, organize bir “şiddet” gösterisine dönen maçları ne yazık ki bir süredir, sadece Trabzon’da görüyoruz.
Aykut Kocaman’ın maç sonrası yaptığı; “Kendimizi ulus olarak insan olarak öfke ve şiddet ile tanımlamaya başladık. Trabzon'a özgü değil. Belki son dönemlerde Trabzon'da daha çok yoğunlaşmış olabilir, ama her yerde öfke ve şiddet gırla gidiyor. Kendimizi böyle ifade ediyoruz. Dönüp aynaya bakmakta fayda var. Pek aynaya dönüp bakacağımızı da sanmıyorum.” açıklaması aslında çok şey anlatıyor.
Bütün taraftarların şapkalarını önüne koyup düşünme zamanı bu gerilim, futbol ikliminin bu kirliliği yine sadece taraftarı ve sevdiği kulübü vuruyor. Ya akıllar başa alınacak ya da Baransugiller çalacak taraftar “oynamaya” devam edecek.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et