16 Ocak 2013 11:28

Üniversite A.Ş. yasası

Üniversite A.Ş. yasası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’de üniversiteler, geçtiğimiz yıllarda giderek artan bir biçimde idari ve mali baskı altına alınırken, atılan her adımda üniversitelerin piyasa ile uyumlu olması, kaynaklarını “daha etkin” ve “daha verimli” kullanması istendi.
Redhack’in YÖK’ün sitesini haklayarak elde ettiği “gizli” ibareli yolsuzluk belgeleri, bugüne kadar fiilen hayata geçirilen ve yeni yasayla resmiyet kazanacak olan üniversitelerin nasıl işletileceğinin, nasıl “etkin” ve “verimli” çalışacağının ipuçlarını veriyor.
Uzun bir süredir pek çok alanda olduğu gibi üniversitelerde de piyasanın mutlak egemenliği ile pekişen yeni bir tahakküm ve baskı düzeninin oluşturulmasına çalışılıyor. Birkaç aydır YÖK öncülüğünde yürütülen ve üniversitelerde ticarileştirme uygulamalarına uluslararası standart getiren Bologna sürecine uyumu hedefleyen yükseköğretim yasa taslağı açıklandı.
Üniversite sisteminin Türkiye’nin 2023 hedeflerine uygun olarak yeniden yapılandırılmasının açıkça belirtildiği taslakta, Türkiye’nin dünyanın sayılı devletlerinden birisi haline gelmesi, bölgesel ve “küresel” bir güç olması için “nitelikli”, “girişimci” ve “yenilikçi” insan gücünü eğitmesi ve yetiştirmesi gerektiği özellikle belirtiliyor.
Bir süredir genel olarak eğitimde olduğu gibi, yükseköğretimde de dönemin ve piyasanın ihtiyaçlarına göre köklü bir yeniden yapılanma süreci hayata geçiriliyor. Bologna süreciyle birlikte, yükseköğretimin finansmanından, üniversitelerin yönetim şekline kadar pek çok alanda yaşanan fiili dönüşümlerin “özerk ve özgür üniversite” sloganıyla, gerçeklerin üzeri örtülerek sunulması dikkat çekici.
Taslak özünde ne getiriyor?
YÖK tarafından Milli Eğitim Bakanlığına sunulan yasa taslağı ile üniversitelerin, bilim üreten kurumlar değil, ülke ekonomisinin büyümesi için “araştırma” ve “geliştirme” faaliyetlerini yerine getiren, kendi öz gelirlerini arttırmak için para getiren projeler üreten şirketler gibi çalışması hedefleniyor.
Bilimsel çalışmalara (özellikle sosyal bilimlere) ayrılan kamu kaynaklarının azaltılması, bilimsel üretim süreçlerinin sermaye lehine yeniden düzenlenmesi, performans ve kalite ölçütlerinin öne çıkması, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması vb. gibi çok sayıda düzenlemeyi yükseköğretim yasa taslağında görmek mümkün.
Yasa taslağının genel gerekçesinde, yükseköğretimin yeniden yapılandırılması ile üniversitelerin “Çeşitliliğine”, “Evrensel kalite standartları içerisinde gelişebilmesine”, “Kurumsal özerklik ve hesap verebilirliğine”, “Yerel ve uluslararası rekabet imkanlarının geliştirilmesine” ve “Finansal esneklik içerisinde faaliyet gösterebilmelerine” imkan tanıyacak bir sistemin hedeflendiği özellikle belirtiliyor.
Yeniden yapılanma kavramının vazgeçilmezi haline gelen bu ifadeler, üniversitelerin toplum için değil, sermaye için “bilim” üreten, bilimsel özgürlük ve özerklik yerine sermaye çıkarlarının öncelikli olduğu bir yapıda olması isteniyor. Bu nedenle taslakta, üniversitelerin kurumsal olarak daha “özerk”, “rekabete daha açık”, “daha esnek” ve “daha güçlü” bir biçimde örgütlenebilmesinin önünün açılacağı vurgusu öne çıkıyor.
Yasa taslağının, bilime ve bilimsel çalışmalara sahip çıkan, sistemin ve siyasal iktidarın baskıcı politikalarına öğrencisiyle, öğretim üyeleriyle birlikte direnen ODTÜ gibi üniversiteler yerine, bu duruşu eleştirip, iktidara yönelik eleştirilere kalkan olan “Makul ve makbul üniversite” yaratmak için hazırlandığı çok açık. 


YOLSUZLUKLAR ARTACAK

Üniversite konseyi bulunan devlet üniversiteleri bütçelerini torba bütçe olarak hazırlayacak. Torba bütçeye göre üniversiteler ödenek kullanımında serbest bırakılacak. Bu uygulamayı üniversitelerin kendi kaynaklarını kendisinin yaratması ile birlikte değerlendirdiğimizde, üniversitelerde eskisinden daha fazla oranda israf ve yolsuzluk dosyalarının oluşması kaçınılmaz olacak.


ÖĞRENCİLERE KISMİ ZAMANLI ÇALIŞMA

Üniversite öğrencileri, bulundukları üniversitelerde geçici işlerde, kısmi zamanlı olarak çalıştırılabilecek. Bu şekilde çalıştırılan öğrenciler işçi olarak kabul edilmeyecek. Bu öğrencilere bir saatlik çalışma karşılığı ödenecek ücret, 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş olan günlük brüt asgari ücretin dörtte birinden (8.15 TL) fazla olamayacak.


ÜNİVERSİTE DEĞİL ANONİM ŞİRKETİ!

Yasa taslağında yer alan “Çeşitlilik”, “Kurumsal özerklik ve hesap verebilirlik”, “Performans değerlendirmesi ve bilimsel rekabet”, “Mali esneklik ve çok kaynaklı gelir yapısı” ve “Kalite güvencesi” gibi ilkeler, üniversitelerin tipik birer anonim şirket gibi işletilmesinin hedeflendiğini gösteriyor.

Anonim şirketlerin ortaklarına karşı sorumlu olması gibi, üniversite yönetimleri de kendilerini seçen siyasilere, üniversitelere dışarıdan mali katkı sağlayan “dış paydaşlara” karşı sorumlu olacak. Halka ve bilime karşı herhangi bir sorumluluk söz konusu değil. Yasa taslağında üniversitelerin finansman ve işleyiş açısından devlet, vakıf, özel ve yabancı üniversiteler; yönetim açısından kurumsallaşmış ve kurumsallaşmakta olan üniversiteler şeklinde farklılaşacağı belirtiliyor. Tıpkı hastanelerin, okulların sınıflandırılması gibi, üniversitelerin de “müşteri hizmetlerini” farklı sınıf kesimlerine, farklı biçim ve içerikte sunması hedefleniyor.

Üniversitelerin, özel sektör ile iş birliği yapması, üretilen bilgi, yapı ve buluşları uygulamak için sermaye şirketi statüsünde teknoloji transfer ofisi kurabilmesinin önü açılıyor.


SÖZLEŞMELİ VE GÜVENCESİZ ÇALIŞMA

Akademik personelin iş güvencesi olmayan ve bütünüyle üniversite yönetimine bağımlı “ücretli köleler” olarak çalıştırılması ve yetiştirilmesi hedefleniyor. Araştırma görevlilerinin “burslu öğrenci” statüsünde ve iş güvencesinden yoksun çalıştırılması devam ediyor. Araştırma görevlilerinin akademik çalışmalarına süre sınırlaması getirilirken, doktora sonrasında görevlerine son verilmesi uygulaması sürdürülüyor. Üniversitelerde toplam öğretim elemanı sayısının yüzde onundan fazla olmamak şartıyla sözleşmeli öğretim elemanı istihdam edilmesi sağlanırken, mevcut öğretim elemanları kendi istekleriyle sözleşmeli statüye geçebilecek. Sözleşmeli çalışmayı teşvik için, sözleşmelilere ödenecek ücretler kadrolulara ödenenden fazla olabilecek. Türkiye genelindeki dolu öğretim üyeleri kadrosunun yüzde 5’i kadar yabancı  öğretim üyesi üniversitelerde çalıştırılabilecek. Yükseköğretim kurumlarının kendi öz kaynaklarını kullanarak istihdam edecekleri yabancı uyruklu öğretim elemanlarında herhangi bir sayı sınırlaması yok.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa