17 Ocak 2013 10:20

Arızalı dilden kardeşlik çıkar mı?

Arızalı dilden kardeşlik çıkar mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu saatten sonra “kardeşlik”, “dostluk” teraneleri pek işe yaramıyor ne yazık ki. Çıkarların çatıştığı, şişkin egoların gövde gösterisine giriştiği ikiyüzlü spor ortamında bu türlü söylemleri inandırıcı bulan kimse kalmadı. Tersine, nefret ve düşmanlık yayılmaya devam ediyor. Nasıl yayılmasın ki?.. Daha en baştan dil arızalı. Ayrımcılık, nefret ve düşmanlık üreten dilden kardeşlik çıkabilir mi?.. Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, Beşiktaş ile Bursasporlu taraftarlar arasında yıllardır süren ve kan davasına dönüşen düşmanlığa son vermek adına girişim başlatıyor. Övgüyle karşılanacak bir adım. Ancak şu ifadede bir sorun yok mu?.. “Biz büyük camiayız. İlk adımı atmak bize düşerdi”... Yani kangrenleşmiş bir soruna çözüm bulmak adına yola çıkarken kulübünüzün büyüklüğünü vurgulamak şart mıydı?.. Şu “büyük olmak”, “en büyük olmak” takıntısından nedense bir türlü kendimizi kurtaramıyoruz. “Biz büyük camiayız...” lafıyla başlatılan bir süreçten olumlu sonuca ulaşmak zor. Muhatabınızı daha en başından küçük görüyor, onunla aynı konum, olanak ve şartlara sahip olmadığınızı belirtme ihtiyacı hissediyorsunuz. Böylesi bir yaklaşım husumetin sonlandırılmasına hizmet edebilir mi?.. Kardeşlik ancak, tarafların birbirini eşit görmesiyle ve karşılıklı saygıyla sağlanabilir... Hem hangi açıdan büyüksünüz?.. Kazandığınız kupa, şampiyonluk ya da taraftar sayısı olarak mı?.. Tamam, bu anlamda büyük olduğunuzu kabul edelim... Peki bunun, husumetin ortadan kaldırılmasına ne gibi bir katkısı olacak?.. Tarafların fazlasıyla hassas olduğu bir soruna çözüm arayışındaki ilk adımı “Biz büyük camiayız” sözü eşliğinde atmak görünürdeki iyi niyetin üzerine ister istemez gölge düşürüyor. Belki de alışkanlık gereği ediliyor bu tür popülist laflar ama işte dikkat etmek gerekiyor.
Tamam “büyük” hatta “en büyük” sizsiniz. Üstelik, “başka büyük de yok.” Taraftarlar zaten her fırsatta bağırlarını yırtarcasına bir coşkuyla bu gerçeği(!) haykırıyorlar. Bu nedenle bir de sizin dile getirmeniz büyüklüğünüze fazladan bir büyüklük katmıyor. Ama komplekslerinizi böyle tedavi ediyorsanız o zaman başka tabii... Şu da bilinmeli ki, kompleksleri tedavi eden yöntemler husumetlerin üstesinden gelme konusunda pek bir işe yaramıyorlar...
Transfer konusunda da ilginç laflar ediyor Fikret Orman. Galatasaray ve Fenerbahçeli taraftarların Sneijder ve Krasiç tarzında pahalı oyuncuları izlemekten keyif aldığını söylerken, kendi taraftarlarının ise “Türk ahlaklı” gençleri izlemekten keyif aldığını dile getiriyor. Yabancı oyuncuya, pahalı oyuncuya karşı olabilirsin ama bunu ifade etmenin yolu, “Türk ahlaklı” gibi ayrımcılık içeren bir lafı işin içine sokuşturmaktan mı geçiyor?.. Yani illa ki bir şekilde, Türklüğe ve Türklerin tüm dünyaya örnek gösterilecek kadar dillere destan pirüpak(!) ahlakına dikkat çekilecek... Yabancı oyuncuya, pahalı transfere, Türklüğü yücelten dille mi karşı çıkılmalı?.. Bu dil, ayrımcılığı, yabancı düşmanlığını, nefreti körüklemez mi?.. Birkaç hafta önce Trabzonspor Başkanı Sadri Şener bunun bir örneğini vermedi mi?.. Fenerbahçe’nin Portekizli oyuncusu Meireles’in vücudundaki dövmelere ve saç stiline bakılınca, hakeme yönelik agresif hareketlerde bulunmasının doğal karşılanması gerektiğini söylemişti Şener. Belli ki, insanların dış görünümünden olumsuz kişilik özellikleri çıkarmanın ayrımcılıktan da öte düpedüz ırkçılık kapsamına girip nefret suçu oluşturduğunun farkında bile değildi...
Spor ortamında kinin, nefretin, ötekileştirmenin, düşmanlığın, cinsiyetçiliğin, şiddetin, ırkçılığın bu denli güçlü hakimiyet kurmasında dilin hatırı sayılır bir rolü var... Dile dikkat!..

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa