17 Ocak 2013 11:34

Katilleri kahreden tablo

Katilleri kahreden tablo

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Üç Kürt kadın siyasetçi dün Diyarbakır’da yüz binlerin katıldığı bir törenle, toprağa verilmek üzere memleketlerine gönderildi.
Yapılan konuşmalarda, üç kadının Kürt özgürlük mücadelesindeki yerlerine ve içinden geçilen sürecin özelliklerine vurgu öne çıktı. Kürt sorununun çözümü ve katillere lanetin yüz binlerin ağzından gök gürültüsünü andıran bir yükseklikle yinelenmesi elbette ki, geride kalanlar için yürünecek yolu; katiller, provokatörler ve arkasındaki güçler için ise bir bozgunu işaret etmiştir. Elbette cinayetin planlayıcıları ve uygulayıcılarından öte, törenlerde “provokasyon olacağı” iddiasıyla halkı törenlere katılmaktan alıkoymak, sindirmek isteyenler de Diyarbakır’daki görkemli tören karşısında herhalde; “Allah kahretsin yine bizi yalancı çıkardılar” diye hayıflanmıştır. Törenin ayrıntıları haber sayfalarımızda var. Bu yüzden bu köşede son bir haftalık gelişmelerin başka bir yönüne değineceğiz.  
Paris’te üç Kürt kadın siyasetçinin katledildiği 10 Ocaktan beri, “Biz ne amaçlamıştık neler oldu” diyen katiller panik içinde olmalı. Çünkü katillerin amacı, İmralı’da başlayan görüşmeleri provoke etmekti. Katliamı düzenleyenler, özellikle Hükümetin bir yandan Öcalan’la görüşürken öte yandan yetkililerin her ağızlarını açışında “Terör örgütünün tasfiyesinden” söz etmesi, operasyonlara aralıksız devam etmesi ve Kandil’i savaş uçaklarıyla bombalamayı rutin iş haline getirmesinin yarattığı psikolojiden yararlanmak istiyordu. Çünkü bu tablo içinde katliamın düzenleyicileri, Kürtlerin Hükümeti suçlaması, Hükümetin de “örgütün iç hesaplama”nın sonucu ilan edeceği cinayetleri bahane ederek masadan ayrılmasını amaçlıyordu.
Ancak provokatörlerin ve arkasındaki güçlerin bu hesapları tutmadığı gibi cinayete doğrudan bulaşmasalar da cinayet üstünden kara propaganda yapan ve cinayetleri fırsat olarak değerlendirmeyi amaçlayan, Kürt-Türk düşmanlığını ilerletmek ve Kürt siyasi güçlerine karşı cinayetleri bir saldırı vesilesi yapmak isteyen “ulusalcı”, “milliyetçi” odakların dualarının da kabul edilmediği görülüyor!
Tarihin önemli dönüm noktalarında olduğu gibi, Paris’teki hunharca işlenen cinayet; katillerin ve arkasındaki karanlık güçlerin amaçlarının tersine büyük toplumsal güçleri harekete geçiren bir dayanağa dönüşmüştür. Avrupa’da ve Türkiye’de, Kürtler, Kürt sorununun barışçıl çözümünden yana olan herkes ayağa kalkmıştır. Paris sokakları bir hafta boyunca her gün on binlerin cinayeti protesto ettiği gösterilere sahne olurken Türkiye’nin pek çok ilinde barış ve demokrasi güçleri, katilleri lanetlemiş, amaçlarını teşhir etmiştir. Ve dahası barış ve demokrasi güçleri bu cinayetten barış talebinin, demokrasi talebinin “ne kadar önemli” olduğunun bilincine daha ileriden varmıştır.
Yılın başında İmralı’da Öcalan’la Hükümetin görüşmeye başladığının açığa çıkması ve hemen arkasından “Bu görüşmeleri sabote etme” amacı kesin olan karanlık güçlerin cinayetleri, Türkiye’de Kürt sorununun çözümü konusunda safların netleşmesini de hızlandırdı.
Paris’ten başlayıp Avrupa ve Türkiye’ye yayılan, Diyarbakır’da zirve yapan Kürt sorununun barışçıl çözümü, bu amaçla başlayan görüşmelerin gerçek bir müzakereye dönüşmesi talebi, cinayeti lanetleyen yüz binler tarafından yeniden ve yüksek perdeden ifade edilmiştir.
Katiller de onların maddi manevi destekçileri de, çözümsüzlüğü Kürtlere karşı nefrete dönüştüren ulusalcı çevreler de, Başbakan Erdoğan ve Hükümeti de oluşan bu tablodan gereken sonuçları çıkarmalıdır. Çünkü bu bir hafta bir rastlantı değil, son çeyrek yüzyılda Kürt sorununun çözümü etrafında gelişen savaş ve barış girimlerinin oluşturduğu bir tablodur. Bu yüzden de bu tablodan gerekli dersi çıkarmayanlar, sorunun çözümünü baskı ve şiddet politikalarına devamda bulanlar, bundan böyle her çatışmanın, her ölümün, her katliamın daha dolaysız sorumlusu olacaktır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa