18 Ocak 2013 12:09

Örgüt de hangi örgüt?

Örgüt de hangi örgüt?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hrant Dink’in katli üstünden tam altı yıl geçti. Ama geçen altı yıl içinde azmettiricilerin, cinayetin adım adım gerçekleşmesine nezaret edenlerin ortaya çıkarılmasına ilişkin bir adım atıldı mı denirse; verilecek yanıt “Hayır”dır.
Onun içindir ki, cinayetin üstünden altı yıl geçtikten sonra bile “Hrant’ın Arkadaşları” inisiyatifi, bugün 13.30’da Şişli Meydanı’nda 15.00’te de Agos gazetesinin önünde olacak.
Onun içindir ki “Hrant’ın Arkadaşları” bugün “Hrant’ı katleden karanlık 6 yıldır aydınlatılmadı. ‘Adalet’ talepleri 6 yıldır karşılık bulmadı” diyenleri, “O karanlık sorgulansın” diyenleri, uzun soluklu ve kararlı bir mücadeleye çağırmaktadır.
10 Ocak 2013’te her ne kadar Yargıtay Başsavcılığı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin, “Örgüt yok” içerikli herkesi isyan ettiren kararının bozulması ve cinayeti işleyenlerin ve yardımcılarının örgütlü bir biçimde davrandığını öne sürerek, mahkemenin kararının bozulmasını istemişse de, bundan da Dink’i katleden örgütün ortaya çıkarılmasında ciddi bir sonuç beklenemez. Çünkü, Yargıtay’ın Yargıtay Başsavcılığı’nın bu talebine uyarak kararı bozup bozmayacağı henüz belli olmadığı gibi, Başsavcılığın örgüt derken kastettiğinin bu cinayetin, 14. Ağır Ceza Mahkemesine de çıkarılan piyonları kastettiği anlaşılmaktadır.   
Nitekim İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin savcısı da mütalaasında, “Örgüt var” diyerek kimi sanıkların örgüt yöneticiliğinden de cezalandırılmasını istemişti.
Kısacası savcılık ve Yargıtay Başsavcılığı “Örgüt var!” derken, sanki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nden çok farklı bir şey söylüyor gibi görünse de gerçekte, sadece 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkan kimi resmi ve sivil kişiler arasında bir örgütsel bağın varlığından söz etmekte, en fazla başında Yasin Hayal adlı psikopatın yer aldığı kişiler kastedilmektedir.
Oysa basının, davanın avukatlarının, Türkiye’nin aydın kamuoyunun sözünü ettiği örgüt ise “Çok daha başka bir örgüt”tür! Ki, bu örgüt sadece Hrant Dink’in katlini değil Rahip Santoro’nun katli ve Malatya Zirve Yayınevi Katliamı’nın da arkasındadır.
Hrant Dink’in katli davasında aslında avukatlar bu örgütün arkasındaki emniyet-jandarma içinde oluşturulmuş ve onların aracılığı ile de kimi ”sivil” kişi ve çevreleri de içine alan bir örgütü tarif ederken, örgütün asıl kişilerini de adlarıyla, görevleriyle ortaya koymuşlar,  haklarında soruşturma yapılmasını istemişlerdir. Ancak ne savcılık ne de mahkeme, avukatların bu taleplerini dikkate almamıştır. Örneğin dönemin Trabzon ve İstanbul İstihbarat Daire Başkanlarını, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı, İstanbul Emniyet Müdürü, Trabzon Bölge Jandarma Komutanı, Trabzon Valisi,... ve daha bir dizi görevli avukatların talebine karşın davanın dışında tutuldukları gibi bunlar kısa süre içinde terfi de ettirilerek ödüllendirilmişlerdir.
Bugüne kadar derin devlet merkezli, siyasi cinayetlerde olduğu gibi, Hrant Dink’in katli davası da her aşamasında provoke edilmiş, delillerin toplanmasından sanıkların tutumuna, tanıkların ifadelerine müdahaleden emniyetten ve savcılıktan istenen belgelerin getirilmemesine gerçeğin ortaya çıkmasına vesile olabilecek her maddi ve manevi kanıtın üstü örtülmüş, bu kanıtlar bir biçimde geçersizleştirilmiştir.
Şimdi kamuoyu, Yargıtay Başsavcısının “Örgüt var” iddiası etrafında yeni bir “beklenti” içine sokulmak istenmektedir. Ancak şu açıktır ki, Yargıtay mahkemenin kararını bozsa bile Dink ve öteki benzer cinayetler arkasındaki kontrgerilla örgütlenmesine dokunulmayacaktır. Bu, bugünden çok açıktır. Çünkü onların sözünü ettikleri örgüt, Trabzon’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Malatya’ya uzanan örgüt değil, mahalli, kontra tetikçileri ve onların yakınlarından ibaret, “ayak takımı” örgütüdür.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa