Hrant Dink olmak
Fotoğraf: Envato
Yaşadığımız coğrafyada Hrant Dink olmak zordur. Büyük bedeller ödetir insana. Türk-Ermeni sorunsalına barışçıl, insan değerini öne çıkran akil çözümler üzerinde kafa yordu Hrant Dink. Halkların kardeşliğinin gerçekleştiği, nefretin değil sevginin egemen olduğu, adalet terazisinin doğruları gösterdiği bir Türkiye düşledi.”Agos”la düşüncelerini toplumla paylaşmaktan, çeşitli platformlarda inandıklarını ifade etmekten kaçınmadı. Çünkü o anlaşmazlıkların, şiddetle, tehdit ve baskı yöntemleri ile değil, sıcak diyaloglarla çözüleceğine iman eden bir yapıya sahipti. İçinde sol0uk alıp verdiği topraklarda nefret söylemlerinin siyasetin de medyanın büyük bir bölümünün de ayrılmaz parçası olduğunu biliyordu elbette. . Etrafında oluşturulan ırkçı, nefret odaklı saldırıların da farkındaydı. Ama ülkesini seven birilerinin devleti geçmişiyle yüzleşmeye zorlama zamanının geldiğini düşünüyordu. Bu görevi seve seve üstlendi Hrant. Bedelini de devlet erklerinin seyrettiği kurgulanmış bir ölümle ödedi. Gazeteci Nedim Şener’in kitabında vurguladığı gibi Hrant’ın katli Marguez’in Kırmızı Pazartesi öyküsüne benziyordu. Devlet sırrı perdesi ardına sığınmış kimi esrarengiz aktörler, kolluk güçleri, Dink’i korumakla yükümlü tüm sorumlular, Hrant’ı hedefe oturtan yazarlar, kısaca herkes biliyordu cinayetin işleneceğini, bir tek Hrant bilmiyordu. Ne tuhaf! Altı koca yıl geçti aradan. Hâlâ Hrant’ın ailesi, dostları, arkadaşları, çağdaş demokratik bir ülke özlemi duyan her boydan, her yaştan yurttaş adaletin gecikmesinden endişe duymakta. Namlunun arkasındaki kişilerin ve gerçeklerin bir an önce ortaya çıkarılmasını bekliyor. Azmettirenlerin, görevde ihmali olan etkili ve yetkililerin soruşturularak yargı önüne çıkarılmasını umut ediyor. Rakel Dink, Hrant Dink Öldürüldüğünde: “Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim” diye seslenmişti Agos’un balkonundan. Karanlığı aydınlatmanın zamanı olmalı şimdi. Daha da geç olmadan…
Hrant olmak derken başka sorular da geliyor akla. Mesela yaşadığımız topraklarda Kürt olmak kolay mı? Alevi, Süryani, Rum olmak? Hani hoşgörülü bir toplumduk. Medyanın nefret dilini terk etmediğinin farkındasınız sanırım. Sosyal medyada ırkçılık söylemleri ürkütücü boyutlarda. Azınlıklara yönelik söylemler de… Ceza Yasasında, Hrant’ın da başını yakan, madde 301 duruyor tüm görkemiyle. Devletin, iktidarın bazı siyasi partilerin kırmızı çizgileri o denli çok ki halkların tümünü kucaklayacak bir anayasa yapmayı bir türlü beceremiyoruz. Oysa çağdaş bir demokrasi uzlaşı ister. Ön yargıları bir yana bırakıp siyasetin barış yolunda cesur adımlar atmayı göze almasını gerektirir. Öte yandan devletin de ilk adım olarak kendisi ile yüzleşme iradesini bir an önce ortaya koyması önemli. Bu yapıldığında Kürt, Ermeni meselesi diye yarattığımız tartışmalara nokta konulacağı gibi faili meçhuller, kayıp insanlar sorunsalı da çözümsüz kalmaktan kurtulur. Aydınlanamayan cinayetlerin üzerindeki sır perdesi kalkar. Bu çağdaşlığa giden yolda bir milat olmaz mı?
- Sabah esintileri 20 Kasım 2024 04:25
- Kayıp ülkem 13 Kasım 2024 04:05
- Samimiyetinizi sevsinler! 06 Kasım 2024 04:40
- Umut yaprakları 23 Ekim 2024 03:07
- Anılarda bir gezinti 16 Ekim 2024 04:47
- Çığlık 09 Ekim 2024 04:10
- İçe bakış 25 Eylül 2024 01:47
- Çivisi çıkmış toplumda çocuk olmak 18 Eylül 2024 04:28
- Çıkmaz sokak 11 Eylül 2024 04:44
- Çocuğun gördüğü düştür barış 04 Eylül 2024 04:10
- Orman Siyaseti 21 Ağustos 2024 04:24
- Akıncı ruhlar 14 Ağustos 2024 04:53