'İleri demokrasi' manzaraları

İleri demokrasi”nin keyfini süren memleket insanları olarak haftaya yeni bir operasyon haberiyle başladık.  Çağdaş Hukukçular Derneği yöneticileri ve Grup Yorum üyelerinin de bulunduğu onlarca kişi hoyratça gözaltına alındı. Belli ki insan hakları ihlallerinin takipçisi olan,  polis şiddetine karşı “imdat polis” hattını kuran avukatlar, muktedirlerin canını oldukça sıkmışlar. Her muhalif için hazırda tutulan “terörist” etiketi hemen devreye girdi. Nasıl ki 2 sene önce gözaltına alınıp tutuklanan gazeteciler, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklanmandıysa,  avukatlarda avukatlık faaliyetinden dolayı tutuklanmamışlardı. Aslında buraya kadar yaşananların son yıllarda şahit olduğumuz diğer torba dava operasyonlarından pek farkı yok. Ancak emniyetin gözaltılar üzerine yaptığı açıklama, itiraf etmeliyim ki bugüne kadarkiler içinde “standartları” en çok zorlayanı olmuş:  Meğer avukatlar mesleki faaliyetlerinden değil, “ülkemizin kozmik bilgilerini şifreli metinler halinde kodlayarak raporladıkları, başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütmek için gizli haberleşme merkezleri oluşturdukları tespit edildiği” için gözaltına alınmışlar. Artık ne kadarını yerseniz?
 Dün akşam, aslında futbolla doğrudan ilgisi olmayan, takım dahi tutmayan ama 3 Temmuz sürecinden sonra futbol alanını siyaset-futbol ilişkisi açısından takip eden öğretim üyesi bir hocamızla sohbet ediyordum. Hoca, ÇHD üyesi avukatlar için yapılan açıklama ile 3 Temmuz sonrasında gözaltına alınan Fenerbahçe yöneticileri için yapılan açıklamanın benzerliklerine dikkat çekti.  O açıklamada da emniyet,  “19 maçta şike ve teşvik suçunun tespit edildiğini”, bunların “silahlı bir çete”  tarafından organize edildiği söylüyor ve ele geçirilen silahların dökümünü yapıyordu.
 Gizlilik kararı alınmış dosyalar hakkında, bizzat soruşturmayı yürüten emniyetin, savcı ve hakim gibi açıklama yapmasının hukuka aykırılığını bir yana bırakalım. Net olarak görülüyor ki bu açıklamaların amacı toplumda bir algı yaratmak: “Siz onları, gazeteci, avukat, futbol yöneticisi gibi görüyorsunuz ama aslında onlar bu görüntüler altında ne fesatlar peşindeler.”  
İtiraf etmek gerekirse toplumun önemli bir kesimi de bu algıyı sahiplenmeye zaten hazır. “Oda TV”, “Devrimci Karargah” ve benzeri torba davalar, muhalif bir azınlık ve uluslararası kamuoyu dışında, memleket insanının çok da ilgi alanına girmiyordu. Belki ilk defa, 3 Temmuz süreci ile birlikte, Fenerbahçe vesilesiyle,  toplumun önemli bir kesimi, Özel Yetkili Mahkemeler ve emniyetin tutumuyla yüz yüze geldi.
 Savcılık sorgulaması sırasında Fenerbahçe yöneticilerine silahlı çete olmakla ilgili soru sorulmaması gibi, ÇHD üyesi avukatlara da “kozmik bilgiler” ve “ajanlık” faaliyetleriyle ilgili soru yöneltilmedi. Ama medya üzerinden bir algı zehirlenmesi çabasının ilk adımı da atıldı. Şimdi, 2 senedir, “Emenike’nin para sayma”, “Sivas’a giden aracın arkasındaki valizde çekilen paraların” görüntülerini beklendiğimiz gibi, “kozmik bilgilerin, şifreli metinlerle kodlanmış” belgelerini bekleyebiliriz!
İki soruşturma için bu benzetmeyi yapmamın sebebi,  ÖYM’lerin kalkmış olması ya da paket paket yargı reformu yasalarının kabul edilmiş olmasının, hukuk sistemindeki işleyişi değiştirmediğini göstermekti. Sistem baştan sona değişmediği sürece, ne 6222 sayılı yasa futbolu, ne de yargı reformu adı altında üst üste kabul edilen yasalar hukuku düzenleyebilir.
Futbol sisteminin nasıl değişeceği başka bir yazının konusu; yazıyı, tutuklanan ÇHD başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın, geçen sene İktisatçılar Haftası vesilesiyle katıldığı “Değişen Yasalar, Değişmeyen Arayış: Adalet” panelindeki konuşmasını bitirdiği cümleyle bitireyim: “Yasalar düşmanlar içindir, dostlarımıza zaten adil davranırız”.