Dişli
Fotoğraf: Envato
Bombacı diye birilerini tutmuşlar, bir grup genç, birinin ailesi, akrabaları, teyzesi, çocukları. O bombayı yapmış, öteki koymuş, eldivenlerinde patlayıcı bulunmuş falan, senaryo hazır. Davada kararın çıkmasına az kala, polislerden tereddütlü olan dayanamayıp en baş dedektife gidiyor, yakaladıkları kişiler için “Onlar yapmadı” diyor. Beriki dönüyor,”Hepsi yaptı” diyor. Hepsi bir.
Film bu, ama hakikatten film. Babam İçin, 1973’te IRA’nın yerleştirdiği bir bomba için günah keçisi gibi yakalanan, bütün topluma ders verir gibi yargılanan, ortada ne tanık ne delil hiçbir şey yokken infial içinde apar topar mahkum ettirilen genç yaşlı bir grup İrlandalının hayatına ilişkin. O kadar adaletten uzak bir durum anlatıyor ki, öfkelenmemek mümkün değil. Bir yerinde, esas oğlan, Gerry güzel güzel cümlelerle konuşan avukatına patlıyor. Başlıyor saymaya, “İngilizcen çok iyi değil mi senin? Ben sizin dilinizi anlamıyorum. ‘Adalet’, ‘merhamet’, ‘hoşgörü’. Bu kelimelerin anlamlarını hakikaten anlamıyorum. Bütün dişlerimi söktürmek için başvurayım diyorum. O zaman yumruğumu ağzıma koyarım, bir daha da yaşadığım sürece siktiğimin İngilizcesinden tek kelime konuşmam.”
Hava kurşun gibi ağır... laştırılmış müebbet. İşlenmediği ortada olan suçlar için soğukkanlılıkla tam tersi kararlar verecek kadar vicdandan, izandan uzak heyetlerin elimizi kolumuzu bağlamasına adalet diyelim istiyorlar. Göz göre göre haksızlığa uğrayan halklar bir gün patlamaz mı sanıyorlar?
Filmde, ortada gerçekten bir bomba var, örgütün yerleştirdiği. İhale, aileleriyle birlikte birkaç dalgacı gence kalıyor. Ve bu mahkeme kararı, büyük bir politik skandal, sorumlusunun da İngiliz hükümeti olduğu bir hukuksuzluk. Onu öyle anlamak hiç zor değil. Bir de buraya gelelim. Ortada bomba var mı? Olmadığını söyleyen çok, olduğunu gören yok. Dahası, memlekette çarşının ortasına bomba koymak gibi bir eylem çizgisi olan örgüt var mı? O da yok. Yani bomba değil ama kabak, bilimsel çalışmalar yapan, Kürt hareketine dost bir aydının başında patladı.
Gel de patlama.
(İnternet’te nicedir dolaşan bir fotoğrafta, pankartın üstünde şu yazıyor: “Namaz kılan bir toplumun psikolojiye, zekat veren bir toplumun sosyolojiye ihtiyacı yoktur.” Altındaki imza bir derneğe ait ama zihniyetin iktidardan azade olmadığı kimseye sır değil. Birilerinin toplumun “neyine gerek” dedikleri arasına bilim dalları da dahil olduğuna göre, rahat uyuyabiliriz.)
AKP’nin mülküne geçirdiği bir toplumun, kimyaya ihtiyacı yoktur. Bunu da mı yazmalı mesela, onun altına? Pınar Selek davasının patlamanın bombadan kaynaklanmadığını kimyayla açıklayan bilirkişilerine kimse kulak asmadığına, birçok kişinin ölümüne sebep olan “Biber gazı organiktir” diyen bakanın yerine, biber gazını bir yaşam biçimi haline getireni atandığına göre, olmayacak iş değil.
Temele de inerler mi ondan sonra; bir “Mülkü olmayanın adalete de ihtiyacı yoktur” patlatırlar mı?
Barıştan söz etmenin uzak bir hayal olmadığı günlerden geçmek demek, öfkelenmek için sebepler ortadan kalktı demek olsaydı keşke. Gözünün içine baka baka adaletin terazisini toprağa gömseler de, adalet ve barışa bu kadar susayanları yolundan döndüremezler. Babam İçin’deki Gerry “adalet”, “hoşgörü” kelimeleriyle konuşmaktan caymadı, aynı öfkeyle, dişlilikle mücadelesini sürdürdü. Yani, kimse dişlerini söktürmeyecek.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59