28 Ocak 2013

Taşeron Cumhuriyeti olmasın!

DİĞER YAZILARI

Pazar günü Zonguldak, 1991’den sonraki en kitlesel işçi mitinglerinden birine ev sahipliği yaptı. Özelikle son yıllarda yoğunlaşan taşeronlaşmanın iş cinayetlerini beslediği ortamda işçi ölümleri “sıradanlaşmaya” başladı. İşte bu sıradanlığa sıra dışı bir cevap oldu Zonguldak mitingi.
Birçok sendikanın, demokratik kitle örgütünün ve siyasi çevrenin katıldığı miting, özel olarak taşeron sistemine ve genel anlamda kapitalist üretim boyunduruğuna karşı işçi sınıfının birlik ve mücadele azmini gösterdi.
***
Mitingin çağrıcısı GMİS (Genel Maden İşçileri Sendikası) Başkanı Eyüp Alabaş ile mitingi ve sonrasını konuştum. Alabaş, mitingin coşkusunun kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Zonguldaklı işçilerin de yoğun destekten memnun kaldığını söyledi. Sözü taşeron ocaklardaki iş cinayetlerine getiriyordum ki Başkan sözümü kesti: “Bizim temel sorunumuz  maden işçilerinin taşeron sisteminde çalıştırılması değil. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin Taşeron Cumhuriyeti’ne dönüştürülmesine karşıyız. Öğretmenlerden, memurlara kadar uzanan geniş bir yelpazede hemen hemen tüm “kamusal” alanlar taşerona açılıyor. Biz buna karşıyız. Ülke genelinde taşeron sisteminden vazgeçilmedikçe tek başına Zonguldak’ın da kurtulmayacağını biliyoruz. Dün Zonguldak’ta beraberdik bugün (pazartesi) Ankara’da Karayollarında çalışan işçilere dayatılan taşeronlaştırmaya karşı beraberiz” dedi.
Başkan, hükümetin üzerinde çalıştığı “Ulusal İstihdam Stratejisi”nin “asıl işi” taşeronlaştıracağına vurgu yaparak tüm konfederasyonların ortak hareket etmesi gerektiğini söyledi.
GMİS Başkanının Zonguldak mitingi için söyledikleri sınıf bilincinin dolambaçsız, yalın ve umutlu sesi gibiydi.
***
Mitinge katılan Emek Partisi Eski Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Levent Tüzel ile de konuştum. Tüzel, mitingin hazırlık sürecinden başlayarak büyük bir coşkunun ortaya çıktığını söyledi. AKP dışında hemen hemen tüm siyasi partilerin ve birçok sendikanın da mitinge katılarak destek verdiğini ifade etti. Levent Tüzel taşerona karşı mücadele eden işçileri birçok kez Mecliste basın açıklamasına çıkardı, Meclis kürsüsünden taşeron sistemini defalarca teşhir etti. Tüzel, Çalışma Bakanının düzenlediği ve konfederasyon temsilcilerinin katıldığı “istihdam” toplantısına da katılmıştı. Ona özellikle konfederasyonların tavrını sordum. Zira, Eyüp Alataş’ın da söylediği gibi; taşeronluk sistemine karşı verilecek mücadelenin gücünde konfederasyonların tavrı da belirleyici olacak. Levent Tüzel, TİSK gibi işveren örgütlerinin taşeron sistemini desteklediklerini, DİSK’in doğrudan karşı çıktığını ancak TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’in bir anlamda “ılımlı iyimserlik” içinde olduklarını söyledi.
Peki çözüm?
Tüzel, çözümün ancak tabandan örgütlenecek yeni bir Emek Platformu ile sağlanabileceğini ve birleşik mücadelenin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Tüzel, problemin sadece maden işçilerinin problemi olmadığını;  esas sorunun çocuklarımıza nasıl bir ülke ve gelecek bırakacağımız ile ilgili olduğunu ifade etti.
***
Bugün ülke genelinde yaşanan sosyal ve ekonomik hak gaspları, işsizlik, iş cinayetleri, güvencesizlik gibi birçok “bela” doğrudan taşeron sistemiyle beslenmektedir. Taşeron sistemi, TİSK ve diğer sermaye gruplarının iddia ettiği gibi “kayıt dışı” çalışan küçük işletmelerin yarattığı bir sorun değildir. Taşeron sistemi doğrudan uluslararası düzeyde kapitalist üretim biçiminin yeni halidir. ‘90’lı yıllardan itibaren “küreselleşme” safsatasıyla yutturulmaya çalışılan Yeni Dünya Düzeni, esas olarak dünya işçi sınıfına ve emekçi halklarına karşı sermaye sınıfının açtığı bir savaştır.
İşçi sınıfının önderliğinde tüm emekçi kesimlerin birleşik mücadelesi taşeronu da kapitalist üretim cenderesini de ortadan kaldırabilir. İşte o zaman çocuklarımıza taşeron koşulları değil, yaşanabilir bir ülke bırakabiliriz.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et