29 Ocak 2013 11:45

Amok koşucuları

Amok koşucuları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Kendiniz için özgürlük istemek, başkaları için özgürlük istemek demektir.”
Simone de Beauvoir                                                                    

Kuşku yok:
CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler tarihe geçti.
Elbette ırkçı bir söylemle...
“Bana Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit değerde gördüremezsiniz”in hükmü açık: Bir halka karşı şoven öfke. Kin…
Taammüden mi etti o lafları, lapsus (bilinç altının dışa vurumu) muydu, bilemem.
Zaten Birgül Hanım’ın etrafı toparlama gayreti de kâr etmedi. Etmez.
Zira “ulus-milliyet” farkına dair açıklamaları, “alt-üst kimlik” tartışmasını çağrıştırsa da yenilen haltın bilimselcesi olmaktan öteye gidemedi.
Malum cümle ne kadar vahimse, Güler’in nedense üstünde durulmayan şu lafı da o kadar tehlikeliydi: “Bundan sonra biz savunmadayız…meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız.”
Savunma… Meşru müdafaa hakkı için saldırı…
Bu sözleri, “hassas Türkler”in Versay Antlaşması sendromu gibi geldi bana.
Ulusalcı zihniyetin zembereğinin boşaldığının tek göstergesi bu çıkış değil elbette.
Ulusalcı kesime seslenen basın cenahındaki harmanlanma asıl dikkati çeken.
Şundan: Misal Kürt meselesinde nispeten yeni cümleler kurmaya çalışan ulusalcı gazeteler irtifa kaybediyor.
Cumhuriyet’in 50 binlerdeki satışı aşamaması bu kalemden sayılabilir. .  
Neofaşist çizginin yeni Sözcü’sü ile malum Aydınlık’ın gördüğü teveccühü ise pek hayra yormamalı. (Sözcü 200 bini, Aydınlık ise 60 binlik satışı aştı.)
Bu neyin alameti?
AKP kuşatmasında bunalan birinci Cumhuriyetçilerin
yılana sarılması… Sözcü-Aydınlık çizgisine yönelerek gerici-faşizan cereyana kapılması… (Sol- sosyalist basın göreve...)
Bu yayınların da tazyikiyle bir tür Amok Koşucularına dönüşmeleri…
Nedir Amok Koşuculuğu?
İnsanın öfkeden çıldırıp gözünün dönmesi… korkunç, delice bir saplantıya kapılması…
Nereye gittiğini bilmeden şuursuzca koşarken önüne çıkana saldırarak… İntihara koşmak…
Soldan geldiğini iddia eden akademisyen CHP’li bir vekilin ırkçı bir öfkeye kilitlenmesi…
Başka nasıl açıklanabilir ki!
Elbette daha fenası:
MHP alkışı bir yana… CHP sıralarından yükselen tezahürat…
Madem yeniden Birgül Ayman vakasına geldik…
Bir iki gözlem:
*    AKP ve bilumum gericiler Birgül Hanım’ın ırkçı-şoven savrulması üzerinden kendilerini temize çekmeye girişti. Komik oldu.
*    Trajikomik atraksiyonlar da pressdeydi: Liberaller bir kez daha Hükümet yerine CHP’yi hedefe yerleştirme fırsatı yakaladı. Dört köşe oldular. CHP-BDP iş birliği önerenleri cık cık!ladılar. Akıllar verdiler: (Bkz. “CHP ya da solun neye ihtiyacı var?​” sorusuna cevap veren Ufuk Uras: “Ak Parti gibi çok kültürlü, çok kimlikli, inançlı ve demokratikleşmeden yana bir tutum sergilemeleri (gerekir-miş)…” (Yeni Şafak, 27 Ocak 2013)
*     Hükümet, medya manipülasyonu sayesinde Paris Suikastı’ndan sıyırmıştı ki… Veriler  Ankara’yı işaret etmeye başladı… Derken…CHP’li vekil imdada yetişti. Birgül Hanım’ın pası AKP muhiplerince değerlendirildi. “Yeşil ya da eski? Hangi Ergenekon?​”a cevap arayan Kürtler’in önüne yeniden CHP sürüldü…
Yanılıyor muyum?


İKİ AYDINLIK ve O. ÇALIŞLAR  

Oral Çalışlar’ın Taraf’ın dümenine atanmasını manidar buldum.
Fiyakalı deyimle: Simgesel.
Anlatacağım. Kısaca.
Ama…
Önce zorunlu açıklama:
Hayır, ‘iki Aydınlık’ ifadesinin Oral Çalışlar’ın Taraf’ın başına atanmasıyla ilgisi yok.
Taraf’ın daha başından ‘Aydınlık’ formatında çıkarıldığını düşünenlerdenim.
Elbette Taraf, “Yeni Türkiye”nin Aydınlık’ı olarak eskisinin tam zıddı pozisyonda…
Nitekim Taraf ‘yeşil Aydınlık’ olarak, yeni rejimin inşasında psikolojik savaş aygıtı olarak iş gördü… Bi’ hayli…
Bavullarla gelen sansasyonel belge yayıncılığı ve “imalatçılık” ile ihbarcılık…
Bu tarzın... İstihbarat örgütleriyle gazetecilik mesafesinin ötesinde süfli ilişkilerden beslenen yayıncılığın (neredeyse) timsali Aydınlık’tır ki…
Taraf’ın “Aydınlık formatı”ndan bahsedilmesi bundandır ve ötesi…
Oral Çalışlar’ın Taraf’ın başına atanması -belki de- Taraf’ın bu kimliğinin alameti…
Zira Aydınlık’ı Aydınlık yapan 1980 öncesindeki yayının başında, Genel Yayın Müdürü Oral Çalışlar var idi.
Şerbetli yani “açıklıyoruz”lu çıkışlara, krokili ifşalara…
Haliyle şimdi Taraf’taki tezgahın başına O. Çalışlar’ın getirilmesi, pek isabetli bir görevlendirme oldu. Bence.
Ak Aydınlık’tan Yeşil Aydınlık’a…
Yakıştı.  


FİKRÎ TAKİP

AKP’NİN ÖRTÜLÜ ÖDENEKLİLERİ VAR MI?

Yeni egemenlerin ‘Üstâd Necip Fazılları ile Peyami Sefaları’nın cibilliyeti yeniden gündeme geldi ya…
Hani Başvekil Adnan ((Menderes) Beyleri yalayıp yutarak…
Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını…
Devletin örtülü ödeneğinden dava için cukkaladıkları filan yazılıp çizilmeye başlanınca…
Gerici medya panikledi.
Eveleme geveleme…
Çapları kılıf bulmaya (dahi) yetmedi.
Nedense(!) solu yüzleştirmekle (adeta) görevlendirilen yüzleşme meftunları da iki çift laf etmedi.  Neyse…
Aklıma takıldı:
*    Üstad’ı da Başvekil Adnan’ı da yere göğe sığdıramayan Başbakan Erdoğan, örtülü ödeneğin kullanılmasında DP İktidarını örnek alıyor mu?
*    Örtülü ödenekten nemalandırılan zamane Necip Fazıllar var mı?  
Laf lafı açtı: AKP’nin 10 yıllık iktidarı döneminde kullanılan örtülü ödenek 2.7 milyar liraya yükselmiş. Bunca para nereye harcandı acep?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa