29 Ocak 2013 11:52

Önce mitolojide okuduk: Karaciğer

Önce mitolojide okuduk: Karaciğer

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Endüstrileşmenin tıbba yansımaları sağlığa dair dili de şekilendiriyor. Denebilir ki geçmiş bugün üzerinden ‘hiçleştirilirken’ insanın payına da ‘şeyleştirilmek’ düşüyor.

İnsan evladı düşlerinin izinde yol aldı bilimde ve sanatta. Bunda mitolojinin ve cümle masalların katkısı yadsınamaz. Misal, sözü karaciğerden açtığımızda modern tıp karşımıza “karaciğer nakli” ile çıkar. Oysa karaciğerin kendini yenileyebilme kapasitesi binlerce yıl öncesinde insanın düşlerinden mitolojik metinlere yansımıştı bile.

Prometheus ateşi çalıp insanlara ulaştırdığında Tanrı Zeus’un gazabına uğramıştı. Zeus öç / ceza amaçlı onu Kafkas dağlarında bir kayaya zincirlemekle yetinmemiş karaciğerini yemesi için bir de kartal göndermişti.

Mitolojiye göre ölümsüz Prometheus’un gündüz kartal tarafından yenilen karaciğeri geceleri kendisini yeniliyordu. Zeus’un oğullarından Herakles kartalı öldürerek Prometheus’u kurtarıncaya kadar bu karaciğerin yok oluş ve kendini yenileme döngüsü devam etti.

Burada bugünden bir soruyu bin yıllar öncesine sormakta yarar var:
“Prometheus’u  hayatta tutan ölümsüzlüğü mü yoksa karaciğerin büyük rejenerasyon kapasitesi miydi?​”

Evet, mitoloji kahramanları üzerinden günümüze miras kalan karaciğerin kendini yenileyebilme kapasitesi artık binlerce insana tedavi umudu olmakta.

Paylaşmakta yarar var; karaciğerin yüzde 70’i alınsa bile karaciğer fonksiyonları  geriye kalan yüzde 30’unun sağlıklı olması koşuluyla vücuda yeten bir organ.

Dolayısıyla, kimi karaciğer hastalıklarında organın büyük bölümü ameliyatla alınması gerektiğinde dahi karaciğer fonksiyonu hasar görmez. Bu özelliğinden karaciğer nakillerinde de yararlanılmaktadır.

Salt ölen kişilerin organ bağışı ile değil sağlıklı bireylerden de kısmi karaciğer nakli yapılabilmektedir günümüzde.

Karaciğer, büyük bölümleri alındıktan sonra kendisini yenileyebilen vücuttaki tek organ. “Karaciğerin küçük kalıntıları birkaç hafta içerisinde normal boyutuna ulaşabiliyor.” Bu sayede karaciğerin kısa sürede büyüyerek normal boyutuna ulaşması sonucu, yaşayan donörlerden karaciğerin yarısının karaciğer yetmezliği olan hastalara başarıyla nakledilmesi mümkün olabilmektedir.

Karaciğerin tarihi Hipokrata kadar uzatılır genelde. Bulaşıcı sarılığı ilk tarif edenlerdendir o. Sonrasında ilk deneysel karaciğer naklinin 1956, insanda ilk naklin 1963, insanda ilk başarılı naklin 1967, karaciğer naklinin standart bir tedavi olarak tanımlanmasının ise 1983 yılına denk düştüğü yazılır temel tıp metinlerinde.

Tam da burada Prometheus’un yenilenen karaciğerini hatırlatmakta ve en başa yazmakta yarar var.

Geçmişi hiçleştiren, insanı şeyleştiren modern tıbba inat mitolojik metinler başucu kaynağımız olmalı, aynen ilk zamanlarında olduğu gibi.

Modern tıbbın kibrini karaciğer bahsinde törpüleyen mitolojik metinleri ileriki yazılarda da sağlık bağlamında paylaşmak üzere sağlıcakla kalın.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa