Piyasalarda bahar havası sürecek mi?
Fotoğraf: Envato
Son aylarda uluslararası piyasalarda iyimser bir hava esiyor. Pek çok ülkede borsalar tarihi zirvelerinde. Son üç senedir sıkça gündeme gelen ikinci dip tartışmaları bu aralar dinmiş gibi.
ABD’de Obama 4 yıl önce görevi devraldığında Dow Jones endeksi 7500 seviyesinin altında idi. İkinci ve son başkanlık dönemine başladığı bugünlerde ise 14000 seviyesini zorluyor. Pek çok şirketin piyasa değeri o günden bu yana ikiye katlanmış durumda.Ne var ki iş bu kadarla bitmiyor. Reel ekonomiye döndüğümüzde tablo bulanıyor. 4 yıllık süre zarfında işsizlik yüzde 7.3’den 7.8’e yükseldi. Kamu borç yükünün GSYİH’ya oranı ise yüzde 44.8’den yüzde 73.3’e tırmandı.
Dünya ekonomisinin yumuşak karnı Avrupa’da durum ABD’ye göre daha karışık. Alman DAX endeksi Avro bölgesinin karşılaştığı tüm olumsuzluklara rağmen 2009 yılındaki 3800 seviyesinin çok üzerinde 2007’deki tarihi zirvesini olan 8000 seviyesini zorluyor. Fransız CAC 40 endeksi ise 2009 yılında 2700’lere kadar gerilemişken bugünlerde 3800 seviyesine dayandı. Endeks halen 2007 yılında gördüğü 6000 seviyesinin oldukça gerisinde olmakla beraber hisse senedi piyasasının son dört yıl içerisinde epeyce toparlandığı da bir gerçek. İngiliz FTSE endeksinde de son dört yıl içerisinde yüzde 50’nin üzerinde bir toparlanma yaşanmış. Diğer pek çok sorunlu Avrupa ülkesinin borsa endekslerine baktığımızda ABD piyasasının oldukça gerisinde kalmasına rağmen belirgin bir toparlanma göze çarpıyor.
Avrupa’ya baktığımızda, AMB’nin tahvil alım programı uluslararası piyasalarda Avro’ya dönük güveni sağlamlaştırsa da reel ekonomiye döndüğümüzde tablo farklılaşıyor. İşsizlik Avro bölgesinde yüzde 11.8 ile yıl sonunda zirve yaptı. Bu konuda başı çeken Yunanistan ve İspanya’da işsizlik oranı yüzde 26’nın üzerinde seyrediyor. Bu oranlar 2009 yılının sırasıyla yüzde 10-15 üzerinde ve hızla yükselmeye devam ediyor. Aynı ülkelerde genç nüfus arasında işsizlik yüzde 57 gibi inanılmaz bir seviyeye tırmanıyor. Bölgenin en güçlü ve istikrarlı ekonomisi Almanya yüzde 5.4, Avro dışındaki İngitere ise yüzde 7.8 işsizlik oranıyla dikkat çekiyor. 2010 yılından itibaren Avro ülkelerinin bütçe açıklarında belirgin bir gerileme yaşansa da kamu borcunun GSYİH’ya oranı bölgede yüzde 90’a yaklaşıyor.
Kriz sonrasında devreye sokulan parasal genişleme politikaları hisse senedi ve diğer varlık fiyatlarını yükseltti, tıkanan kredi kanallarına tekrar akışkanlık kazandırdı. Ne var ki, finans piyasalarının istikrarı özellikle Avrupa’da reel ekonomiyi hareketlendirmeye yetmedi. ABD ekonomisinin 2012 yılında yüzde 2.1 oranında büyüdüğü, Avro bölgesinin ise yüzde 0.4 oranında daraldığı tahmin ediliyor. Önümüzdeki yıl içerisinde ABD’de büyümenin bir miktar gerileyeceği, Avro bölgesinde ise pek fazla değişmeyeceği öngörülüyor. Görülen o ki, Avrupa’nın sorunu kamu borç yükünden de ortak para biriminin istikrarından da daha derin. Almanya’yı dışarıda bırakırsak Avrupa ekonomisi dünya ekonomisindeki rekabet gücünü hızla yitiriyor.
Türkiye’ye dönersek ülkenin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye çekilmesine dair iyimser beklentiler ve bunun yarattığı yabancı sermaye girişleri ile birlikte geçen hafta sonuna kadar rekor üstüne rekor kırarak 86.000 seviyesinin üzerine tırmanan İMKB endeksinde hafta başında oldukça sert bir düzeltme yaşandı. Bunun başlıca nedeni Moody’s tarafından yapılan ve kısa vadede not artırımı beklentisinin karşılık bulmayacağını ifade eden açıklaması oldu. Hatırlayacağınız gibi önceki Kasım ayında bir diğer kredi derecelendirme kuruluşu olan Fitch Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilir seviyeye çekmişti. Ne var ki, emeklilik fonları gibi uzun vadeli fonların ülkeye çekilebilmesi için diğer iki kredi derecelendirme kuruluşundan birinin daha notu yatırım yapılabilir seviyeye çekmesi gerekiyordu. Bu açıdan beklentiler ülke notunu yatırım yapılabilir seviyenin bir kademe altında tutan Moody’s üstünde yoğunlaşmıştı. Yurtdışından gelen açıklama bu beklentiyi bitirdi. Bu kararın temel nedeni olarak gösterilen Türkiye’nin giderek kronikleşen cari açık sorunu kısa vadede aşılabilecek bir problem değil. Sonraki yazıda bu konuyu daha ayrıntılı tartışacağız.
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18