30 Ocak 2013

Hedefe doludizgin

İktidar aldı başını gidiyor. Fazla zaman kalmadı. Tek adam yönetimini garantiye almak için, bir yıl içinde hiçbir pürüz bırakılmamalı. “İzmir’i istiyorum. İstanbul’u istiyorum; hem de sapsız üzüm olarak istiyorum. Ana muhalefette tek bir ilçe kalmamalı. Kadıköy başta olmak üzere, Beşiktaş, Bakırköy, Ataşehir… CHP’nin elinde ne varsa mutlaka alınmalı.”
Başbakan’ın yeni dört bakanı kutlama fotoğrafına dikkatle baktınız mı? Başbakan’ın ve yeni bakanların vücut dilini okudunuz mu? Sanki baş müfettiş, diploma alan başarılı ve uslu öğrencileri kutluyor; ciddi mi ciddi, ağır mı ağır!
Eskişehir, hemen herkesin takdirle karşıladığı, adeta yoktan var edilmiş, ileri batı kentlerini bile sollayan çağdaş bir kent.
“Çağdaş mı? Hııı! Tehlikeli. İcabına bakılmalı.”
“Ama efendim, Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen çok güçlü, halk çok seviyor.”
“İyi ya, işte, mutlaka icabına bakılmalı. Eski rektör değil mi bu? Eski rektörler gibi bu da tehlikeli. Eski defterleri bir karıştırın. İcabına bakarız.”
“ Karıştırdık, ama hiçbir açığı yok. Kentsel gelişim projesinde ihaleye fesat karıştırma iddiasıyla açılan soruşturmada 2011 yılında İçişleri Bakanlığınca, soruşturmaya gerek yoktur kararı verilmiş.
“Neee! Bizim İçişleri Bakanı ha? İcabına bakmalı.”
“Baktınız zaten icabına efendim!”


MUHALEFETE  MUHALEFET

İktidarın doludizgin gidişine tempo tutan ana akım medyanın yazarları hiç de az değil. İktidar sözcüsü, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da sanki bu koronun orkestra şefi ya da açık oturum yönetmeni! Muhalefete muhalefet konusunda Hürriyet’te Ahmet Hakan’ın CHP üzerine yazıları dikkat çekiyor.”Ah CHP vah CHP” yazısından birkaç seçme yapalım.
“- Bir yanından Hüseyin Aygün çekiştiriyor, bir yanından Birgül Ayman Güler.
-Bir yanında Sezgin Tanrıkulu var, bir yanında Süheyl Batum.
-Bir yanı fazla demokrat, bir yanı fazla milliyetçi.”
Diktacı ya da biatçı olmayan bir partide çeşitli fikirleri kapsayan yelpaze olması doğal değil mi? Bir yandan da bu parti içi demokrasinin varlığını göstermez mi?
“- Bir yanı BDP’ye yakın, bir yanı MHP’ye.
- Bir yanı her bölgeden oy almak istiyor, bir yanı kıyılara sıkıştıkça sıkışıyor.
- Bir yanı İmralı görüşmelerine kredi tanıyor, bir yanı İmralı görüşmelerinden felaket rahatsız.”
Bazı konularda partilerin birbirine yakın davranması doğal ve demokrasinin iyi yanı değil mi? Bir partinin değişik bölgelerden oy almak istemesi, bazı yazarların çok okunmayı istemesi gibi,  normal sayılmaz mı?  İmralı görüşmelerine kredi tanıması dört koşula bağlıydı. Bu kredinin arkasında duruyor. Ama görüşme sürecini bu ilkelere aykırı bulduğu için rahatsız. Tutarlılığın gereği bu değil midir?
Belki Ahmet Hakan, bu tespitlerini olumlu yaklaşımla yapmıştır, ama yazısının başlığı bu yoruma şans tanımıyor. 


KİM? KİM? KİM?

Uludere / Roboski’de 34 sivilin askeri savaş uçaklarıyla bombalanarak öldürülüşünün üzerinden 400 gün geçti; bombalama kararını ve emrini kimlerin verdiği ve onayladığı hala açıklan(a)madı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) kurulan komisyonlar da bir türlü açıklama yap(a)mıyor.
Kıyımı soğutma sürecinde Namık Durukan, acı ama gerçek ya da traji-komik bir haberle (Milliyet, 28 Ocak) dikkatimizi çekti. Olaydan sağ kurtulan Roboskili dört köylüye Pasaport Kanununa muhalefetten ikişer bin, toplam 8 bin TL ceza kesilmişti!    
Hal ve gidiş böyleyken, asıl sorumluların olayı unutturma beklentisinde olduğu anlaşılıyor. Ama biz unutmadan her hafta soracağız: Kim? Kim? Kim? Ve yanıtlıyoruz:
Unutmayacağız. Unutmayacağız. Unutturmayacağız.


İDO – BUDO  REKABETİ

Kent Gözlemcisi bu hafta Bursa’da. Deniz ulaşımında AKP’li iki büyükşehir belediyesi arasında yaşanan ilginç bir rekabet şimdilik halkın yararına görünüyor.
Rekabeti kim başlattı? Bursa Büyükşehir Belediyesi.
Rekabete kim sebep oldu? İstanbul Büyükşehir Belediyesi.
Bursa basınında geniş yer bulan, İstanbul’un medyatik medyasında ise pek yankılanmayan olayın özeti şöyle.
İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) gözü kar hırsıyla kararmışçasına çeşitli yollarla vatandaşı mağdur ediyordu. Kabataş –  Bursa (Güzelyalı) arasında Ortalama 24 lira olan yolcu ücretinin yanı sıra, kademeli fiyat uyguluyor, gemiye girişte de bir takım ayrıcalıklar yaparak o yoldan da gelir sağlıyordu. Seferlerdeki düzensizlikler de çabası!
İstanbul Bursa arasındaki deniz ulaşımında büyük kazanç olduğunu gören Bursa Büyük Şehir Belediyesi, geçen hafta BUDO adıyla Bursa Deniz Otobüsleri’ni bu piyasaya sürdü. Sayıları önce iki, sonra dört olan yeşil renkli deniz otobüsleri Bursa’nın ilçesi Mudanya ile  Kabataş arasında 18 liraya seferlere başladı.
(Bu arada Bursa’da güçlü bir yerel ve bölgesel medya olduğunu belirtmeliyiz. Yüksek tirajlı Bursa Hakimiyet ve Olay gazetelerinin  dışında günlük Kent, Yeni Dünya, Hayat ve Haber gazeteleri var. İki de büyük televizyon; Olay TV ve As TV.)
Olay’ın köşe yazarlarından Adnan Baştopçu, BUDO’ya ayırdığı yazısında, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin görüşlerini aktarıyor. Altepe: “Bizimle rekabet edemezler, diyor. Onlar şirket biz belediye. Biz maliyetine de yolcu taşıyabiliriz. Ama olar kar etmeden yolcu taşıyamazlar. Göreceksiniz, süreç içinde İDO deniz otobüsünden çekilecek, sadece arabalı vapura (feribot) devam edecek. Biz sadece yolcu taşıyacağız, araba taşıma işi gündemimizde yok.”


MEĞER İDO’YU SÖZEN KURMUŞ

Bursa basınındaki İDO – BUDO yayınları, tarihi bir gerçeği de ortaya çıkardı.
Bursa Hakimiyet’in köşe yazarlarından Okan Tuna, 26 Ocak günlü yazısında, daha önce Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’ye atfen, “İDO’nun 1994 yılında İstanbul Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan tarafından kurulduğunu söylediğini” belirttikten sonra, okurlarından Emre Aysan’ın uyarısını aktarıyor. Böylece öğreniyoruz ki, “1984-1989 döneminde İstanbul Belediye Başkanlığı yapan SHP’li Nurettin Sözen tarafından 1987’de İDO kurulmuştur.”
Böyle dikkatli, bilgili okurlar ve gerçeği bulup yansıtma sorumluluğunu taşıyan gazeteciler medyaya güven sağlıyor.


BİR ŞİİR

Kürt şair Şeyh Reza Talabani’nin (1842-1910) “Müftünün Evi” şiirini okuyalım; kısacık ama, uzun uzun düşündürebilir:
“Herkes bilir müftünün evi ne yandadır, kadının evi ne yanda / Yoksulun biriyim ben, ne yanda olduğum kimin umurunda.”

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et