Kimin imparatorluğu?

Dünyadaki bölgelere yurt dışı olarak baktığımızda bunun ne kadar mantıksız ve saçma göründüğünü anlayıp şaşırıyoruz. Bunun sebebi, sadece doğru gözlüklerle bakmamamız. Mesela, başkanlık konuşmaları hepimiz için trajik ve aptalcaydı. Ve bu tartışmaları münazara olarak nitelendirmek ve önüne başkanlık kelimesini getirmek de imkansızdı aslında. Bu münakaşalar ulusal korkuyu körükleyen, inkara yönelen birer anıttı.
Hemen İran’ın istila ettiği bir ülke söyleyin. Aramızda dürüst olanlar bu soruya “hiç” diye cevap verecektir. Ve akıllı olanlarımız Saddam yönetimindeki Irak’tan bahsedebilir. Fakat gerçekte, saldırgan olan Saddam’ın kendisiydi. İkinci soru. İran’ın işgal ettiği bir ülke söyleyin. Cevap: Hiç.
Fakat kolektif medya için İran kusursuz bir kötülük sembolüdür. Amerikan medyası dünya tarihi boyunca hiçbir güvenilir kaynağı olmadan ithamda bulunmayı sevmiştir. Bir kötü portresi çizmiş ve insanlar da kuduz köpekler gibi hırlamıştır. Fakat başka bir sınav daha yapalım. İsrail’in istila ettiği bir ülke söyleyin. Cevap: Sadece bir değil ki. O kadar sık istila ediyorlar ki hangi birini söyleseniz diye düşünürken kafanız karışır.
Zamanda geri gidebilirsiniz.Ve konu, işgale geldiğinde, İsrail Filistin’i işgal etmiştir. Bir insan ömrü süresi boyunca hem de. Tahmin edin Amerika’nın en sıkı ittifakı kimdir? Evet, doğru tahmin ettiniz.
Soğuk savaştan doğup gerçekten çok paranoyayla beslenen düşman imgeleri yüzünden yine eski teraneleri dinleyip duruyoruz. Bu şarkılar, zamanında hizmet ettilerse de - ki o da şüpheli Amerikan toplumuna bir fayda sağlamıyor. ABD, diğer devletler üzerindeki hakimiyetini genişleterek daha çok ve daha çok düşman kazanıyor. Bu, iyi bir şey olamaz.