01 Şubat 2013 10:56

'Sarı bir gül gibi dağılırken sularda ay...'

'Sarı bir gül gibi dağılırken sularda ay...'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

29.9.1916’da doğan İsmet Kür’ü 21.1.2013’te kaybettik. Aydın bir ailenin çocuğu olarak yaşama gözlerini açan Kür; kitaplarının yanı sıra birçok anı bıraktı bize. Onunla ilk kez Türkiye Yazarlar Sendikasının etkinliklerinde karşılaşmıştık. İlerlemiş yaşına karşın özenli giyimiyle, davranışlarıyla, konuşmalarıyla hemen ilgimi çekmiş ve içimde büyük bir saygı ve hayranlık uyanmıştı. Sonra, birçok eylem ve etkinliği paylaştık; F Tipi cezaevlerine karşı TYS üyeleri olarak başlattığımız açlık grevinde, savaş karşıtı eylemlerde, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vb. etkinliklerde yer aldı. Sohbetlerimizden birinde, benim de bir dönem öğrenim gördüğüm Edirne Kız Öğretmen Okulunda okuduğunu öğrenmiştim. O okulda, ablası Şai, Yazar Halide Nusret Zorlutuna’nın öğrencisi de olmuştu. Sonrası yaşam yolunda soluk soluğa bir serüvendi. Bu serüvenin içinde; ailenin edebiyat ve sanat geleneğini sürdüren kızları Yazar Pınar Kür ve Heykel Sanatçısı Işılar Kür’ü yetiştirme başarısı da vardı.
Ürettiklerinin yanı sıra, bilinçli aydın tutumuyla kendisinden sonraki kuşaklara örnek olan İsmet Kür’ü saygıyla selamlıyorum. Onu, yaşamının son yıllarında kutladığımız doğum günlerindeki yaşama sevincini dışa vuran şen şakrak kahkahalarıyla, sevgisini ve zekasını yansıtan ışıltılı gözleriyle anımsayacağım. Onun eğitimciliğini, yazarlığını, ülkemiz çocuk ve gençlik edebiyatına katkılarını, o yaşarken bu köşede ve başka bir gazete yazısında değerlendirdiğim için, bugün sizinle, bir şiirinin yazılış serüvenini paylaşmak istiyorum.
.............
Sıcak bir yaz akşamıydı. İsmet Kür, okuldan çıkıp deniz kıyısındaki çay bahçesine doğru yürüdü. Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu, hizmet içi eğitim semineri nedeniyle Kandilli Lisesinde toplamıştı onları. Bütün gün yoğun bir şekilde çalışıyorlar, akşamları da dinlenmek için deniz kıyısına iniyorlardı. O gece de geç saatlere dek konuşup gülüştüler. Gece yarısı, İsmet Kür arkadaşlarından ayrıldı. Ay dolunaydı; ayın parlak sarı ışıkları denizin üstüne düşmüştü. Bir süre bu güzel görüntüyü izledikten sonra okula döndü. Okulun bulunduğu saray, Padişah ll. Mahmut’un kızı Adile Sultan için abisi Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştı. İsmet Kür, ayaklarının ucuna basarak yürüdü. İkinci kattaki odanın önünden geçerken kocaman aynanın önünde durdu. Aynadaki görüntüsüne bakarken ansızın Adile Sultan’ı anımsadı. Aşkıyla, evliliğiyle dillere destan olan, ama mutluluğu sürekli olamayan, acılarını anlatmak için şiire sığınan Adile Sultan’ı.
İsmet Kür, Osmanlı hanedanından divan sahibi tek kadın şair olan Adile Sultan’ın düş kırıklıklarıyla geçen yaşamını düşündü. Onun bu görkemli sarayda neler yaşadığını, ne duyumsadığını merak etti. Sonra, aynada kendi görüntüsüne karışan kadına sorular sormaya başladı ve bir süre sonra sorduğu sorular bir şiire dönüştü.

KANDİLLİ’DE
Mutlu oldun mu diye düşünüyorum Adile Sultan
                                bu süslü tavanların altında...
Gülümser miydin, şu boy boy yaldızlı aynaların
                                         sana aksettirdiği hayale?
Kocaman sarı bir gül gibi dağılırken sularda ay,
                                yüreğin titrer miydi senin de?
konuşmak gelir miydi içinden
                                saçaklarında yaşayan kuşlarla?
Bir sualim daha var, Adile Sultan
                                bütün suallere bedel,
Bir sualim daha var
                                bütün suallere cevap.
Hiç sevdin mi diyecektim Adile sultan
                                hiç sevdin mi?
Ama
“Sultanım ben” falan diye düşünmeden,
                                 şöyle can-ı gönülden....
Kandilli Lisesi 1953 temmuz bir yaz gecesi...

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa