1 Şubat 2013

Suriye’de yaşanan uluslararası hesaplaşmanın hangi aşamasındayız? Bir uzlaşma noktasına son derece yakın olduğumuz için mi İsrail açık ve doğrudan müdahil olma tavrı içine giriyor ? Yoksa tam tersine kaosun uzayacağı varsayımından hareketle mi boşluktan istifade ediyor ?
Son saldırı kontrollü bir gerilimin mi işareti yoksa bölgenin kolayca kontrol edilemeyeceğinin işaretleri mi verilmek isteniyor?
Her ne niyetle olursa olsun ve süreç hangi seyre girmiş olursa olsun Suriye’de durum Türkiye’nin çıtayı koyduğu noktada şekillenmeyecektir. Türkiye’nin doğrudan Başbakan üzerinden ve olabilecek en yüksek perdeden verdiği mesajların pratikte hiçbir karşılığı yok. Buna Türkiye’nin tek başına gücü yetmeyeceği gibi kurduğu ittifakları da aşan bir tablo söz konusu.
Geriye kalan tek ihtimal gerilimin tavan yaptığı noktada uzlaşma ile bir orta nokta bulunacaksa Türkiye’nin söylediklerini unutup yeni dengeyi kabullenen bir pozisyon almasıdır. Eğer böyle bir masa başı çözüm mümkün olmayacak ve taraflar kıran kırana bir tasfiye sürecini işletecek olursa daha fazla risk üstlenmek zorunda kalacak ama asla daha fazla kazançlı çıkma imkanı yakalayamayacaktır.
İsrail vurmaya devam ettikçe kısa vadede kaybeden Suriye, Hizbullah ya da İran gibi gözükse de orta ve uzun vadede asıl kayba uğrayan taraf Türkiye olacaktır. Bu coğrafyada ayakta kalabilmenin yolunun İsrail ile sahici bir kavga içine girmemekten geçtiğine inanan siyasetçiler, İsrail ile aynı safta gözükmenin faturasını da göze almak zorundadırlar. Hem reel politik sınırları hem psikolojik sınırları gözeterek siyaset yürütmeyi tercih eden Erdoğan, kamuoyu nezdinde İsrail ile kavga ederek dinamizmini diri tutmaya çalışırken, somut ekonomik ilişkiler ve güvenlik denklemlerinde aynı safta durmayı tercih ederek iktidarda kalmanın kanallarını açık tutmaktadır.
Bu politika İsrail vurdukça sallanacak ve zamanla tüm ikna ediciliğini kaybedecektir.
Bu fotoğrafa bir de İran, Hizbullah ve Suriye’nin misilleme yapma ihtimalini eklerseniz, herkesi idare etme stratejisinin kısa sürede çökeceğini tahmin edebilirsiniz.
Türkiye’ye yerleştirilen Patriotların devreye girmesi ile eş zamanlı İsrail saldırılarının doğrudan ilişkisinin olup olmadığı bile çok önemli değildir aslında. Mesele kendini “darı” sanan adamın dediği gibi tavukların neye inandığıdır.
Katar, Suudi Arabistan gibi partnerlere güvenerek yürütülecek politikaların, hâlâ tümüyle erimeyen Erdoğan kredisinin İran’daki karşılığı açısından ifade ettiği anlam nedir? İran’ın Erdoğan’a duyduğu kişisel güvenin  sınırlarını zorlamaya gücü yeten ve böyle davranmaya niyet etmiş bir İsrail’i durdurmaya kim yeltenebilir sizce?

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ülkede 10 milyon kişi 25 bin liranın altında, açlık sınırı civarında bir ücretle çalışıyor.

65 yaş üstü nüfusun yüzde 13’ü geçinebilmek için, inşaat gibi ağır işler de dahil, çalışıyor.

Aile Bakanlığı verilerine göre 3 milyon 690 bin aile sosyal yardımla geçiniyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et