01 Şubat 2013 10:59

Leviathan

Leviathan

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Leviathan, İncil’de adı geçen mitolojik su canavarıdır. Genellikle liberal iktisatçılar devleti bu canavara benzeterek, yetkilerinin sınırlandırılması gerektiği fikrini ileri sürmüşlerdir. Onlara göre devlet örgütü, elindeki yasama, yürütme ve yargı erkleri ile bireysel özgürlükleri sınırlama gücüne sahiptir ve çoğunlukla da bu gücünü kullanmaktan geri durmamaktadır. Siyasilerin aşırı yetki kullanma alanlarının salt yönetsel alanla sınırlı olmayıp, özel çıkar alanına da sarktığı ileri sürülür.  Nitekim, Buchanan gibi ünlü düşünürler, siyasetçileri birer peygamber gibi düşünmemek gerektiğini, onların da birer insan olarak ele geçirdikleri olanakları kendileri ve çevreleri lehine çekinmeden kullanabildiklerini ifade etmiştir.   
Kapitalist sisteme salt siyasal yapı olarak bakanlar, üst-yapı kurumu olarak, Leviathan’ın denetlenmesi ve böylece siyasal yapının demokratikleştirilmesi üzerinde kafa yormuşlar ve yormaktalar. Bu bağlamda en önemli kural olarak güçler ayrımı görüşü geliştirilmiştir. Politik sistemdeki yasama, yürütme ve yargı ayrımı böyle bir yaklaşımın ürünüdür. Çok eskilerden itibaren bazı değişimlerle süzülerek günümüze dek gelmiş olan kapitalist demokrasi görüşü çerçevesindeki bu siyasal yapının amacının, olabildiğince bireysel özgürlükleri güvence altına alarak toplumsal refahın sağlanması olduğu iddia edilmektedir.
Kavram ilginçtir; “güçler ayrımı” şu noktaya vurgu yapmaktadır. Güç parçalanmalı ve temerküzü önlenmelidir! Diğer bir deyişle, demokrasinin sağlanabilmesi için  siyasal güç parçalanmalıdır. Güçlerin parçalanması anlayışı ekonomi alanında da geçerlidir. Sermayenin kendi içinde temerküz etmesi de, emekçiye karşı daha güçlü konumda olması da, kapitalist sistem içinde kapitalist demokrasi anlayışa dahi aykırıdır.
Politikaya alanında güçler ayrımı kavramı, ilginç şekilde, salt karar ünitelerinin ayrı yapıda veya özellikte olduğunu nitelememekte, çok daha önemli olarak, söz konusu erklerin birbirine karşıt olduklarını vurgulamaktadır. Siyaset ve yönetsel alanda kuvvetler birbirine karşıttır ve birbirini denetleme işlevi ile görevlendirilmişlerdir. Söz konusu karşıtlık, varolan hukukun lafzına ve ruhuna aykırı işlemlerin denetlenmesi anlamınadır. Anayasa Mahkemesi yasama organının kararlarını denetler, Danıştay ise idari kararları denetler. Açıktır ki, siyasiler Anayasa Mahkemesi ve Danıştay karşısında hareket serbestilerinin kısıtlandığını hisseder.
Kuvvetler ayrımı ilke ve uygulaması, bir üst yapı olan hukuk sisteminin korunması dışına çıkamaz; böyle bir yetkisi yoktur. Bilindiği üzere bir ülkenin hukuk sistemi ise, ekonomik ve sosyal altyapının bir tür yansımasıdır. Kuvvetler ayırımı ilke ve uygulaması da hukuk sisteminin dışına çıkamayacağına göre, kapitalist yapılarda kuvvetler ayırımı ilkesi şeklen mükemmel olarak çalışsa dahi, gerçek anlamda demokrasinin sağlanmış olduğu iddia edilemez. Bunun nedeni, sömürü ilişkisine dayalı altyapının gerçek demokrasi anlayışına aykırı işleyişi ve bu işleyişi yansıtırcasına üzerine oturtulmuş hukuksal yapının sistem kuvvetlerinin görev ve yetkilerini belirliyor olmasıdır. Diğer bir deyişle, kapitalist sistemlerde hukuk sistemi de, bu sisteme göre çalışan siyaset ve yönetim de gerçek anlamda adalet ve demokrasi anlayışından uzaktır.  
Kapitalist sistemde kuvvetler ayrımını salt yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki dengede aramak da fazla doğru değildir. Zira, hukuk sistemine göre çalışan kurumların ipleri, bir bakıma, yasama organının elindedir. Bu durumda asıl kuvvetler ayrımı ilkesinin gerçekleşmesini parlamento içinde aramak ve oluşturulmasını sağlamak gerekmektedir. Seçim sistemi sonucunda muhalefetin zayıflatıldığı ve iktidar parti lideri diktası altında etkisiz bir parlamentoda  yasa yaparak hukuk oluşturma ve siyaset yapma durumunda kuvvetler ayrımı ilkesi zaten rafa kaldırılmış demektir. Gerisini ne tartışmaya ne de savunmaya gerek vardır!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa