2 Şubat 2013

Bir resim, bir basın toplantısı ve genel durum

Zafer Gençaydın adlı bir ressam vardır. Resimlerini seyrettikçe bazen bir çaresizlik kaplar içimi, bazen de bir umut. Kuşkusuz bu savrulma benim ruh durumumla ilgili. Masmavi bir alandır bazen bize gösterdiği. Bir ucunda turuncu kahverengi arası bir çizgicik vardır bu uçsuz mavilikte. Daha önde bir kırmızı dörtgen. Mavide de yer yer açıklı koyulu lekeler var. Bu düzenleme beni neden bu kadar etkiliyor bilemiyorum.
Mustafa Okan onun resimlerini şöyle yorumluyor:
“Zafer Gençaydın, insanın gerçeklik karşısındaki çaresizliğini, bir sorunun sorumluluğunu üstlenircesine sahiplenir. Bu nedenle, anlatılamayacak olanı, izleyicinin enine boyuna düşünmesini isteyen resimler yapar. Anlatılamayacak olandan kasıt, gerçekliğin bilinemeyecek yanları olduğunu ileri sürmek değildir. Çünkü sanatın sınırları ile olanakları arasındaki gerilimli ilişki, hem sanat hem de hayat için aynı şeyi işaret eder: Sanat da hayat gibi, bilmiyorum denildiğinde başlar ve buradan gidilerek üretilen bilgi, en yalın anlamıyla, yeni bir hayata bağlanır”.
İnsanın yaşananların gerçekliği karşısında eli kolu bağlı kaldığı günlerdeyiz (Bazen karabasan sayıyoruz da yaşadıklarımızı). Biliyorsunuz, Grup Yorum, Çağdaş Avukatlar Derneği, Halkın Hukuk Bürosu, Okmeydanı Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği, TAYAD ve devrimci oldukları bilinen benzer örgütlenmeler 18 Ocak günü sabah saat 4’te basıldı, (O saatte kapı açacak kimse bulunamadığından) kapılar kırıldı. Kimi bina arandı kimisinin aranması için saatin 9 olması beklendi. (Kapı kırılma belgeselleri polisin servisiyle bazı kanallarda gösterildi. Dehşet duymamız isteniyordu belki, duydum, hele yerlerde gördüğüm CD’lerde müzik ya da yazı olduğunu düşündükçe. Ama varlığı tekrar tekrar söylenen 11 çelik kapıyı göremedim.)
Grup Yorum, aydın ve sanatçılara bir çağrı yaparak bir basın toplantısı düzenledi: “18 Ocak günü demokratik kurumlara yönelik gerçekleştirilen operasyonlar ve bunun neticesinde yaşanan tutuklamalar bir komplodan ibarettir.
AKP’nin pervasızlığı, sanata ve sanatçıya olan tahammülsüzlüğü 18 Ocak sabahı polis terörüyle İdil Kültür Merkezini buldu. Grup Yorum’un stüdyosu, enstrümanları, albüm kayıtları talan edildi. Kültür Sanat Yaşamında Tavır Dergisi’nin bilgisayarlarına hukuksuz bir şekilde el konuldu. Her yer arama adı altında dağıtıldı, yıkıldı.(...).Bu bir komplo operasyonudur. İdil Tiyatro Atölyesi Oyuncuları Gamze Keşkek ve Veysel Şahin hiçbir somut delil olmadan sadece “ihtimaller ve gizli tanıkların ifadeleri” neticesinde tutuklandılar. Savcılık soruşturmasında yöneltilen sorular “soyut ve yoruma dayalı” sorulardır (...)Biz bu ülkenin aydınları, sanatçıları olarak İdil Tiyatro Atölyesi Oyuncuları Gamze Keşkek ve Veysel Şahin’in derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. “
Bu metni Altan Erkekli, Aslı Öngören, Ataol Behramoğlu, Barış Atay, Bilgesu Erenus, Bülent Emrah Parlak ,Cahit Berkay, Edip Akbayram, Ender Yiğit, Ezel Akay, Genco Erkal, Grup Yorum, Gülsen Tuncer, Hilmi Yarayıcı, Kardeş Türküler-BGST, Levent Üzümcü, Mehmet Özer, Mehmet Aksoy , Mehmet Esatoğlu , Metin Coşkun, Menderes Samancılar, Nedim Saban, Niyazi Koyuncu, Okşan Dede, Orhan Aydın, Orhan Kurtuldu, Pınar Aydınlar, Ragıp Yavuz, Rutkay Aziz, Sennur Sezer, Suavi, Tarık Akan, Tayfun Talipoğlu, Temel Demirer, Yasemin Göksu, Zafer Gecegörür imzalamış.  Sanatı terörün arka bahçesi sayan yöneticilerin “Halkı tiyatrosuzlaştırmak, tiyatroları halksızlaştırmak” denecek girişimleri aydın ve sanatçıların (demokrasi ve barış odaklı) örgütlenmesini gerektiriyor.
Grup Yorum’un yeni albümü, Tavır’ın yeni sayısı yok artık. Canları sağ olsun daha gür sesli albümlere, daha ışıklı dergilere...

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et