Rojava'yla dayanışma zamanı!
Obama yönetiminin ABD seçimlerinden sonra yaptığı ilk işlerden biri de Suriye muhalefetine düzen vermek olmuştu. Suriye muhalif güçleri ‘Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’ (SMDK) adı altında birleştirilmiş ve muhalfetin başına ABD için güvenilir isimler getirilmişti. Öte taraftan Türkiye’nin en başından destek verdiği El Nusra Cephesi gibi El Kaideci güçler de “terör örgütleri” listesine alınarak dışlanmıştı. SMDK Başkanı Muaz el Hatib, geçtiğimiz günlerde Esad rejimi ile görüşebileceklerini söyledikten sonra Rusya ve İran dışişleri ile görüşmeler yaptı.
Suriye konusunda inisiyatifi kaybetmesi, dahası İran ve Irak’la karşıtlık nedeniyle Bölge’de adım atamaz hale gelmesi, AKP’nin bütün dikkatini Kürt meselesine çevirmesine neden oldu. Elbette Kürtlerin statü sahibi olmasını engellemek daha önce de Suriye’ye müdahale hesaplarının en önemli nedenlerinden biriydi. Ancak bugün AKP Hükümeti, bir yandan Barzani ve öte yandan Türkiye sınırındaki Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı gruplar üzerinden artık Bölgesel bir sorun haline gelmiş olan Kürt sorununda inisiyatifi hepten kaybetmemenin peşinde koşuyor. ABD’nin Suriye muhalefetini yeniden dizayn etme hamlesinin hemen ardından Ceylanpınar üzerinden Rojava’nın (Batı Kürdistan) Serêkaniyê kentine yönelik saldırıların başlaması bu nedenle rastlantı değildi. O saldırılar o günden bu yana bazı aralıklarla devam ediyor. Esad rejimi ile muhalifler arasındaki çatışmalardan sonra Türkiye’ye düşen top mermilerine hemen karşılık veren Türkiye, Ceylanpınar’da halkın can güvenliğini tehdit eden çatışmalar yokmuş gibi davranmaya devam ediyor. Bunlar yetmezmiş gibi Ceylanpınar, Rojava’da Kürtlere saldıran ÖSO çetelerinin lojistik merkezi haline getirildi.
Barzani, daha birkaç gün öncesine kadar sınır kapılarını Rojava Kürtlerine kapatmıştı. Çünkü Rojava’da PKK çizgisindeki PYD’nin etkin olması sadece Türkiye’yi değil, Barzani’yi de rahatsız ediyor. Ve Barzani uzun bir süredir PYD’nin etkisini kırmaya yönelik pazarlıklar ve girişimler içinde bulunuyor. Zaten Özgür Gündem’den Hüseyin Ali de 29 Ocak’taki yazısında “KDP’nin (Barzani’nin) PYD’yi nasıl etkisizleştiririm hesabını yaptığına” ve “Tükiye’nin Kürt karşıtı politikalarının bir parçası haline geldiğine” dikkat çekiyordu. Kapılar açılmış olmasına rağmen bu politikanın değiştiğini söylemek mümkün görünmüyor. Ötesinde Barzani’ye kapıları açtıran da Türkiye ile yaptığı işbirliğinin Kürtler arasında ciddi rahatsızlıklar yaratmaya başlamasından başka bir şey değildi.
Bugün SMKD lideri el Hatib’in Rusya ve iran ile görüşme noktasına gelmesi, Suriye’deki savaşın çözümü bakımından yeni bir aşamanın başlangıcı sayılabilir. Dolayısıyla önümüzdeki süreç yeni Suriye’nin nasıl olacağı yönündeki pazarlıklar üzerinden şekillenebilir. Bununla birlikte Türkiye, İmralı’da Öcalan ile görüşmelere başlamış olsa da gerek ülke içinde ve gerekse Rojava’da Kürt hareketini etkisizleştirme politikasından vazgeçmiş değildir. Aksine bu politikayı, Kürt hareketini kendi dayatacağı çözüme razı etmenin bir gereği olarak görüp uygulamaya devam etmektedir.
Uzun lafın kısası Suriye’de iki yılını doldurmak üzere olan sürecin en önemli sonuçlarından biri de Kürtlerin kendi geleceklerini belirleme yönünde attıkları adım oldu. Kürt hareketi, ortaya koyduğu kendi öz gücüne dayanma ve çatışmaların dışında durma tutumuyla bu sürecin en demokratik dinamiği haline geldi. Bugün Bölge’deki bütün egemen güçleri rahatsız eden Rojava’nın sahiplenilmesi, sadece Kürtlerin kendi geleceğini belirleme hakkını değil, Bölge halklarının barış ve demokrasi içinde yaşayacağı bir geleceği savunmak anlamına geliyor. Dolayısıyla gerek Suriye’de yapılacak pazarlıklar ve gerekse Türkiye’nin girişimleriyle sadece Kürtlerin değil; bütün Bölge halklarının bu demokratik mevzisinin yok edilmesine karşı Rojava ile dayanışmanın zamanıdır.
GÜNÜNYAZILARI








EVRENSEL'İNMANŞETİ

Vergide sahte sefer
Maliye Bakanı Şimşek’in servet sahiplerinin vergi ödememesine tepkiler üzerine ilan ettiği “vergi denetimi seferberliği”nden koca bir hiç çıktı. Müfettiş yetersizliği nedeniyle şirketlerin sadece yüzde 2’si denetlendi. Sınırlı denetimde bile kaçırıldığı tespit edilen vergi tüm şirketlerin ödediği kurumlar vergisinin yarısına erişti. Vergi yükü her zaman olduğu gibi bordro mahkumu emekçinin sırtında kaldı.

Erkunt işçileri toplu sözleşme talepleri için mücadele ediyor

‘Dilimizi, kültürümüzü korkmadan yaşamak istiyoruz’

‘Biz yarış atı olmaya karşı ayaklandık’

Evrensel'i Takip Et