Umursamazlık
Eski Yunanda siyasal erki tek başına elinde bulunduran kimselere verilen bir ad tiran. Sermayenin küreselleşmeyle birlikte dünya siyasetinde demokrasi tanımına da türlü anlamlar yüklenmeye başlandı. Şimdilerde pek çok ülkede yaygın biçimde boy gösteren ‘totaliter demokrasi’ artık yeni dünya düzeninin kabullendiği bir siyaset rejimi olarak ortaya çıkıyor. Böylece yeni rejimler yeni tiranlar da dünya sahnesinde yer almaya başlıyor. Bu tiranlık meselesi durup dururken takılmadı kafama. Metinlerinin her biri ayrı ayrı zihin açan, sorgulayan, düşündüren ve keyifle okuduğum bir kitaptan kaynaklandı. John Berger’in Spinoza’nın Etika’sı ile koşutluklar kurduğu “Bentonun Eskizleriydi bu kitap (çev. Beril Eyübolu-Metis). Tiran’lara ilişkin metnin bir bölümüne okuru da ortak etmek isterim. Şöyle diyor yazar:
“İnsan denen yaratığın zulmetme kabiliyeti sınır tanımaz. Belki de kabiliyet uygun sözcük değil, zira etkin bir enerji getiriyor akla ve bu durumda böyle bir enerji sınırsız değildir. Sınırsız olan insanların zulüm karşısındaki umursamazlığı. Öte yandan bu umursamazlığa karşı yürütülen mücadeleler de sınırsız.
Tiranlıkların tümünde zulüm kurumsallaşmış olarak mevcuttur. Bir tiranlığı bir başkasıyla karşılaştırmak bu açıdan anlamsızdır, zira bir noktadan sonra çekilen acıları karşılaştırmak mümkün değildir. Tiranlıklar kendi başlarına zalim olmakla kalmaz, aynı zamanda zulme örnek teşkil ettikleri için zulmün kapasitesini artırır, zulüm altındakilerin ise giderek umursamazlaşmalarına yol açar.“
Yeni yüzyılın ilk çeyreğine yaklaşırken görünen manzara demokrasiyi kalkan olarak kullanan birçok ülkede tiranların sayısının giderek arttığı. Bu ülkelerin ortak noktaları anamal düzeninin egemen gücünü oluşturan kurum ve kuruluşlara olan sıkı bağları. Dolayısıyla büyük patronlarının güdümünde dünya siyasetinin şahinliğine soyunuyorlar. Barışın değil savaşların yanında yer alıyorlar. Uluslararası sermayeye biat ederek kendi topraklarında ucuz emek cenneti yaratıyorlar. Tiranlar en çok halklarının gerçekleri öğrenmesinden endişe duyarlar. Eleştiriye tahammülleri yoktur tiranların. Övgü karşısında ise cömertliklerinin ölçüsü yoktur. Halka gerçekleri doğru ve yansız bir biçimde yansıtan gazetecilerden nefret eder tiranlar. Onları sindirmenin, üzerlerinde baskı kurmanın bin bir yolunu arar bulurlar. Tiranların ülkelerinin dört bir yanında cezaevleri inşa edilir. Demokrasi içinde yaşadığını varsayarak özgürce düşünen, düşündüğünü ifade eden, yazan, çizen gazeteciler, bilim insanları, yazarlar, sanatçılar kendilerini bu cezaevlerinde bulurlar. Adaletin her zaman adil olmadığını öğrenirler. Demokrasi ve baskı rejiminin nasıl bir rejim olduğunu anlamaya çalışan halkların büyük bir bölümü yaşadıkları kısa süreli şaşkınlık döneminin ardından tiranlara uyum sağlamayı başarırlar. Amaçlanan tek tip insanlar arasında yerlerini alırlar. Zulümleri, acıları, faili bulunamayan cinayetleri, kadınlara, azınlıklara, eş cinsellere yöneltilen şiddeti, cinayetleri görmez duymaz olurlar. Özetle tiranların ülkeleri, çoğunluğunu umursamazların oluşturduğu ülkelerdir aynı zamanda.
Evrensel'i Takip Et