4 Şubat 2013

Duru Dicle

Ben, Dicle Irmağı’yla “duru”luğu hiçbir zaman bağdaştıramamışımdır. Nedendir bilinmez… Ama yıllarca önce Duru Dicle’yle tanıştım.
O zamanlar anaokuluna gidiyordu. Minik mi minik bir kızdı. Herkes “Dicle” diyordu ona, yani ikinci adıyla sesleniyorlardı. “Duru”yu, ilk adını pek kullanmıyorlardı.
Sonra birkaç yıl geçti aradan. Dicle büyüdü, minik bir kocaman kız oldu. Bu yıl 4+4+4’ün ilk bölümünün ikinci kademesinde, yani ilkokul ikinci sınıfta okuyor.
Bazı sabahlar Dicle’ye karşılaşıyorum, babasının yanında, taaa anaokulundan bu yana öğretmeni olan Arife Hanım’a giderken.
Dicle hiç de duru değildi, özellikle sabahları. Yaşamım boyunca karşılaştığım iki “Nemrut”tan biriydi. İlk Nemrut, “M.S.”ydi. Ama haklı bir Nemrut. İnandığı düşüncenin, partinin karşısında olanlara, disiplinli olmayanlara karşı tam bir Nemrut’tu.
İşte Duru Dicle de sabahları çok Nemrut’tu. Daha sonraları ise, biraz yumuşasa da, aynı biçimde sürdürüyordu davranışlarını. Dilini tutmuyordu, karşısındakine düşüncelerini, onun yanlışlarını açık açık söylüyordu. Ben de nasibimi aldım. El yazımı gördü bir gün. “Amma da çirkinmiş,” dedi. “Bu el yazısıyla nasıl yazar oldun, kitap yazdın?​” Anlattım ona, “Daktilo” denilen şeyin erdemini. Kibar kız, daha sonra bu konunun bir daha üzerinde durmadı.
Annesi Jülide, babası İsmail gerçekten iyi yetiştirmişler Duru Dicle’yi.
Bir gün rastlantı sonucu masal yazdığını öğrendim. Sabahları “Nemrut” olan bu minik Duru Dicle öykülerinde duygusal mı duygusaldı. İşte “Yağmur ve Çiçek” başlıklı kısa masalı:
“Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman önce bir kent varmış. Kentin adı İzmir’miş. O kentte kışmış ve bir yağmur yağıyormuş.
“Bir yağmur damlası kentin en güzel çiçeğine damlamış. Çiçek demiş ki: ‘Sen çok şanslı bir yağmur damlasısın.’ Yağmur damlası, ‘Niye?​’ diye sormuş. Çiçek, ‘Neden mi?​’ Ben bu kentin en güzel çiçeğiyim,’ demiş. Yağmur damlası, ‘Niyeymiş, sen neredeyse bu kentin en çirkin çiçeğisin,’ diye cevap vermiş. ‘Ya öyle mi? O zaman ben de seni içmem’, demiş çiçek. Yağmur damlası, ‘Tamam, o zaman ben de başka çiçeklere giderim,’ demiş. O zaman da çiçek üzülmüş yağmur damlasına seslenmiş. Yağmur damlası, ‘Ne var?​’ diye sormuş. Çiçek, ‘Hadi arkadaş olalım,’ diye yanıtlamış onu.
“Ondan sonra da hep arkadaş olarak kalmışlar.”
Duru Dicle’nin diğer masalları da böyle, duygu yüklü… Duru Dicle direnirse, büyüdüğünde, kapitalizmin, çirkin ve vahşi politikacıların iğrenç çarklarında erimez, yok olmaz, her zaman “Barış, sevgi” çizgisinde olur, hep gereksinim duyduğumuz. Hem derslerini aksatmıyor Duru Dicle, hem de masal yazıyor. Tabii bol bol da okuyor. Anne Jülide de, baba İsmail de en büyük yardımcısı…
Dilerim Evka-2’nin bu minik kızıyla “Barış, dostluk, sevgi, kardeşlik ve demokrasi” cephesi yeni bir eleman kazanır. Ben inanıyorum…

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et