06 Şubat 2013 04:17

Şanghay seçeneği?

Şanghay seçeneği?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tek kutuplu dünya, SSCB’nin dağılmasından sonra kapitalizmin insanlığın görüp göreceği son sosyal ve ekonomik düzen olduğunu iddia edenlerin ortaya attığı bir kavramdı. Başta ABD olmak üzere, kapitalist emperyalizmin bütün büyük temsilcileri yeryüzünde pazar ekonomisinin hakim olduğu yeni bir çağa girildiğini ve bunun dışında kalanlara hayat hakkı bulunmadığını ilan ettiler. Dünya, kapitalist ekonomi zincirinin halkaları halinde birbirine kenetlenmiş pazarlardan ibaret olacaktı!

Ancak akla getirilmek istenmeyen bir gerçek vardı: Tüm dünya kapitalist olsa bile, kapitalist emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişkiler, ekonomik kaynaklar üzerindeki hakimiyet savaşları ve siyasi hegemonya mücadeleleri “Barış içinde birlikte sömürme”yi mümkün olmaktan çıkarıyordu.

Kaldı ki, SSCB’nin varlığı koşullarında bile, emperyalistler arasındaki rekabet, farklı kutuplaşmaları zaten ortaya çıkarmıştı ve en azından Avrupa emperyalistleri, ABD, Japonya gibi çıkarları ve hesapları farklı olan odaklar arasında keskin mücadeleler sürüyordu.

Avrupa Birliği, ABD’nin tek başına dünya padişahı olmasına karşı kendi güçlerini birleştirerek karşı koyma umudunu temsil ediyordu. Ama bu birlik içindeki ülkeler arasında da (Almanya, İngiltere, Fransa) kapitalist rekabetin bütün sonuçlarıyla kendisini göstermesi engellenemezdi, engellenmeye bile kalkışılmadı. Kapitalizmin doğasında olan bir şeydi rekabet ve mücadele, ortadan kaldırılamazdı.

Şanghay Beşlisi denilen oluşum, özellikle ABD’nin Asya’daki yayılma saldırısına karşı koyabilmek amacıyla oluşturuldu. Başlangıçta beş ülkenin bir araya gelmesiyle ortaya çıktı, sonra genişledi. Ama attığı her adımda, özellikle ABD ve NATO karşısında “Asyalıların birliğini” sağlamaya yönelik bir oluşum olduğu hiç saklanmadı. Türkiye, 2012 yılı haziran ayından itibaren örgütün “diyalog ortağı” statüsünde…

Fakat geçtiğimiz günlerde, Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle, AB karşısında bir seçenek olarak Türkiye’nin tercih edebileceği yeni bir hedef değeri kazandı.

Bu ne anlama geliyor? AB bizi kabul etmezse biz de Şanghay İşbirliği Örgütüne gireriz, denilince ne kastediliyor?

Putin, Erdoğan’a “Gelin sizi Şanghay’a alalım” derken, şakayla da olsa ne demek istemişti?

Bu “latifeli” diyalogda, Erdoğan’ın anlamazdan geldiği asıl mesaj, “NATO’dan çıkma” teklifidir. ABD’yle olan ilişkileri kökten değiştirme önerisidir. Erdoğan ise, Şanghay ile AB’yi karşı karşıya koymaktadır.

Şanghay İşbirliği Örgütü, Asya’nın temel enerji kaynakları üzerinde hakimiyet ve üye ülkeler arasında ticaretin geliştirilmesi amacındadır. Bu iki alan özellikle ABD’nin el atmaya çalıştığı hassas noktalardır. Birliğin siyasi ve askeri yönleri de vardır ve kıta çapında bir bloklaşma anlamına gelmektedir.

Dolayısıyla, uluslararası ilişkiler masasında, Avrupa Birliği karşısında oynanacak bir kart değildir. Şanghay İşbirliği Örgütüne katılmak, ABD ve NATO ile ilişkilerin kökten değişmesi anlamına gelmektedir.

Başta “ulusalcılar” olmak üzere, uzun süredir Türkiye’de bir kesim bu yönde bir etki oluşturmaya çalışıyorlardı. Şimdi Erdoğan’ın AB’ye karşı bir seçenek olarak Şanghay İşbirliği Örgütüne yönelimini açıklaması, ulusalcılarla aynı çizgiye geldiği anlamına gelmiyor. Çünkü Erdoğan’ın açıklaması tümüyle bir kafa karışıklığını yansıtıyor. Emperyalist kutuplaşma içinde birinden diğerine geçmek, “Siz bizi kabul etmezseniz, biz de ötekine gideriz” şablonuyla ifade edilebilecek bir değişiklik değildir. Böyle bir mevzi değiştirme, yalnız Türkiye’nin ekonomik ve ticari faaliyetlerini kiminle yürüteceği hakkında bir karar değildir ve özellikle günümüz koşullarında, bu hükümetin kararıyla olup bitemez. Olayın tüm boyutlarıyla anlaşılması sürecinde, bu laf, “Putin’le şakalaşırken söylenmiş bir iki kelime” olarak unutulup gidecektir.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa