DİĞER YAZILARI
Selçuk Yula 12 Ağustos 2013
Ayaklardan başlara 1 Temmuz 2013
Direnişin aynası 10 Haziran 2013
Züğürdün çenesi 20 Mayıs 2013
Şemsiyenin altı 15 Nisan 2013
Kara para 25 Şubat 2013
Hangi yemeği yemeli?.. 18 Şubat 2013
Hangi suyu içmeli? 11 Şubat 2013
Şahin demokratlar 4 Şubat 2013
YAZI ARŞİVİ

Ankara OSTİM’deki patlamalarda 19 işçi ve bir mühendis yaşamını yitirmişti. Onların acısı henüz taze iken, Elbistan’da özel sektör tarafından işletilen açık kömür ocağında bir heyelan felaketi yaşadık, 10 emekçi milyonlarca ton heyelan malzemesinin altında kalarak can verdi. Yitirdiğimiz emekçilerin içinde iki mühendis bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde de Edirne’de bir makine mühendisi, işçisini kurtarmak isterken yaşamını yitirdi.
Mühendisler fabrikalarda ve şantiyelerde işçilerle birlikte üretiyorlar, birlikte ölüme itiliyorlar. Günlük iş yaşamında aralarında bulunan statü ayrımına rağmen, mühendisin çalıştırdığı işçiden bir farkı bulunmuyor. İşsizlik korkusu, düşük ücretler, fazla mesailer,  taşeronlaşma gibi dertlerle mühendisler de boğuşuyor.
Mühendislik fakültelerinin hiçbirinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi doğru düzgün verilmez, mühendisler bu eğitimi mezun olduktan sonra edinmeye çalışırlar. Yeni mezun mühendis bu eğitimi ücret karşılığı alabilir, ama parası yoksa hiç alamaz. Doğru olanı, çalıştıkları işyerlerinde bu eğitimi yetkili uzmanlar tarafından almalarıdır, fakat patronların eğitime ayıracak zamanı ve bütçesi yoktur; onlar için eğitim demek, üretim kesintisi demektir. Mühendis, işçisiyle birlikte eğitim almak ister, eğitim verilmez. Mühendis, işçisine çelik burunlu iş ayakkabısı, eldiven, maske, iş gözlüğü gibi koruyucu malzeme aldırmak ister, bunlar alınmaz. Mühendis, işçisinin altında çalıştığı vincin halatının sertifikalı ve güvenli olmasını ister, patronu gider yan sanayi ya da çakma halat alır. Mühendis, yaptıracağı hafriyatın eğimini hesap kitapla belirlemek ister, patron ona bile müdahale eder. Mühendis eğer bu konularda çok hassas ve direngen olursa da performans düşüklüğü gerekçesiyle kapının önüne konulur.
Fabrikalarda ve şantiyelerde, mühendisin üstlendiği ağır bir sorumluluk daha vardır. İş yerinde meydana gelen iş kazalarından, patronlar yerine şantiye şefi ya da üretim şefi olan mühendisler sorumlu tutulur; yargılanıp yıllarca hapis yatarlar, iş ve aile yaşamları kaybolur gider. Patronların günahını cezaevlerinde yatarak ödeyen birçok mühendisle iş yaşamımda karşılaştım, dediklerim doğrudur. Patronlar, sorumlu mühendislerine işe girerken bir öğüt verirler, iş kazası olduğunda hemen ortadan kaybolmalarını önerirler. Bunun nedeni, sorumlu şeflerin kaza sırasında iş yerinde yakalandıklarında  suçüstü uygulamasına tabi tutulmalarıdır. Patronların önerdiği tek önlem budur; buna uyup uymamak da artık o sorumlu mühendisin sütüne kalmıştır.
Bu sorunları hem özel sektörde, hem de kamu sektöründe yaşayan mühendisin sendikası yoktur, sigortası ya yapılmaz, ya da primleri eksik yatırılır. Ortada sendika falan olmayınca da iş, haliyle meslek odalarına düşüyor. Örneğin Maden Mühendisleri Odası; her maden kazasında başkanıyla, yöneticisiyle, üyesiyle maden ocağının kapısında bitiyor, göçük altındaki işçileri bekliyor, gönülsüz devlet görevlilerini çalışmaya ve önlem almaya zorluyor. Sadece basın açıklamalarıyla yetinmeyip duruma yerinden ve doğrudan müdahale edebilen bu anlayış, meslek odalarımızın yüz akıdır.  
Fabrikalarda çalışanlar beyaz veya mavi yakalı olarak ayrılır. Şantiyelerde de işçiler sarı baret, mühendisler ise beyaz baret takarlar. Bu garip ayrımın nereden geldiği bilinmiyor, ama yıllardır uygulanıyor. Emekçinin yakasının ya da taktığı baretin rengi ne olursa olsun,onlar birbirlerini kapitalizmin vahşetinden kurtarabilmek için canlarını verebiliyor. O renklere bakmadan can veren bütün emekçileri, mühendisiyle, işçisiyle yüreğimizde yaşatıyoruz.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et