Nüfus ve eşitsiz büyüme: 61 il yavaşlarken Güneydoğu toparlanıyor
Fotoğraf: Envato
Bir önceki yılın nüfus rakamları ocak ayı içinde açıklanıyor. 2012 aralık nüfusu da 28 Ocakta açıklandı. İkamete dayalı nüfus kayıtları 2012 yılı boyunca Türkiye nüfusunun ortalama binde 12 büyüdüğünü gösteriyor.
Birinci nokta bu büyüme oranları çok sağlıklı değil. Çünkü 2008’de binde 13.10, 2009’da binde 14.50, 2010’da binde 15.88 gibi nüfus artış hızı yükselirken, 2011’de 13.49 ve 2012’de binde 12.01 şeklinde tekrar bir miktar yavaşlamış bulunuyor. Dikkat edilirse nüfus artış hızı önce yükseliyor, sonra düşüyor. Bu tür iniş çıkışlar pek sağlıklı bir kayıt yapılmadığını gösteriyor. Beklenen nüfus artış hızının belirli bir eğilimle giderek yavaşlaması olurdu.
Üç aşağı beş yukarı hataları görmezden gelirsek, 2000’den 2012 aralığa illerin nüfus artışları eşitsiz büyüme gösteriyor. Öyle ki 12 yıl sonunda 38 ilin nüfusu artmamış, aksine azalmış bulunuyor.
Adrese dayalı sisteme geçmeden 2007 öncesi sayımlarını sağlıksız saysak bile son beş yıl içinde de Türkiye nüfusu ortalama yıllık binde 13.80 büyürken 16 ilin nüfusu mutlak şekilde yine azalmış. En çok küçülen iller Yozgat, Ardahan, Çorum, Sivas, Kars, Kütahya, Kırıkkale, Zonguldak, Bayburt, Tokat, Amasya, Artvin, Erzurum, Isparta, Kastamonu, Kırşehir şeklinde gözüküyor. Örneğin 2000 yılına göre nüfus Yozgat’ta 683 binden 453 bine, Ardahan’da 133 binden 107 bine düşmüş bulunuyor.
Oransal olarak bakılınca eşitsiz büyüme çok daha keskinleşiyor. 2007 aralık baz alınırsa son beş yılda nüfus artış hızında ortalamanın altında kalan, yani Türkiye kadar büyüyemeyen il sayısı 61.
Diğer yandan aynı dönemde nüfus 20 ilde ortalamanın üstünde artmış. Bu iller sırayla Tekirdağ, Antalya, Yalova, Şanlıurfa, Gaziantep, Kocaeli, Hakkari, Batman, Şırnak, Ankara, Muğla, İstanbul, Bursa, Kayseri, Diyarbakır, Eskişehir, Osmaniye, Sakarya, Van, Düzce.
Mutlak nüfus açısından son 12 yılda İstanbul 3 milyon 836 bin, Ankara 958 bin, İzmir 614 bin, Bursa 563 bin, Gaziantep 514 bin, Kocaeli 429 bin, Şanlıurfa 318 bin, Antalya 303 bin, Adana 276 bin, Hatay 230 bin, Diyarbakır 229 bin, Tekirdağ 229 bin, Kayseri 214 bin, Van 174 bin, Sakarya 146 bin, Muğla 135 bin, Şırnak 114 bin, Denizli 101 bin, Manisa 86 bin, Eskişehir 84 bin, Balıkesir 84 bin, Batman 77 bin artmış.
Bu rakamlara bakılırsa beş eğilim öne çıkıyor:
1- Sahil şeritlerindeki belirli iller (Antalya, Tekirdağ, Yalova, Muğla gibi),
2- Marmara gibi metropol alanlar ve şehirler (İstanbul, Bursa, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ, Ankara, İzmir gibi),
3- Gaziantep’ten Hakkâri’ye Güneydoğu illeri büyüme eğiliminde.
4- Sınırlardan ve metropollerden içe doğru illerin nüfus büyümesi yavaşlamış, hatta nüfus 38 ilde eksiye düşmüş (Cumhurbaşkanı Gül’ün Kayseri’si hariç).
5-Karadeniz kıyı şeridi 2000-2007 arası ciddi azalma gösterirken son yıllarda bir miktar toparlanmış bulunuyor.
2000’den bu yana Güneydoğu boyunca ciddi bir nüfus dinamizminin olduğu dikkat çekiyor. Bu eğilim neye yorumlanabilir, ne tür sonuçları beklenir, salt nüfus verileri üzerinden analiz edilirse değerlendirme eksik kalır. Güneydoğu’nun nüfus ve daha ardındaki iktisadi dinamiklerinin giderek Irak, Suriye, hatta İran’la ilişkili olarak farklılaşıp farklılaşmadığı önemli noktalardan birine işaret edebilir. Bu dinamizmin bölge ve Türkiye’ye çeşitli etkilerinin ve siyasal sonuçlarının olacağı da rahatlıkla kestirilebilir.
Ancak bu dinamizmin sosyoekonomik etkilerinin, dahası siyasal etkilerinin neler olacağının kestirilebilmesi daha pek çok veri ve analizi gerektiriyor.
Yozgat, nüfusu en fazla azalan il olurken, aksi yönde yabancılara en fazla toprak satışının bu ile ait olması da üzerinde ciddi analizler yapılması gereken çelişik bir başka durumu işaret ediyor.
Nüfus büyümesi ve dinamiklerinin eşitsiz büyüme ile yakından ilişkili olduğu rahatlıkla söylenebilir. Eşitsiz ve hiyerarşik büyüme nüfus için de geçerli bulunuyor. Dileğim Güneydoğu’daki hareketlenmenin bölgesel eşitsizlikleri azaltıcı, kardeşliği artırıcı bir etkisinin olmasıdır.
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15