İki anı üzerine
Fotoğraf: Envato
Geçtiğimiz günlerde çok değerli bir insan ve iktisat hocası olan profesör Oktay Yenal’ı kaybettik.
Toplumumuz için büyük bir kayıp olan Oktay Yenal’ın çok zengin ve bir o kadar da renkli dış eğitim ve deneyimi olduğunu Homer Kitabevi yayınlarından çıkmış olan “İktisat Penceremden” adlı eserinden öğreniyoruz. Hoca’nın aktardığı iki anı, bana bir yabancı akademisyen dostumun Türk iş insanları hakkındaki intibaını hatırlattı.
Dostum, uluslararası konferanslarda gelişmekte olan ülke temsilcilerinin şık giyimlerinden belli olduğunu ve iş insanlarımızın şirket kârlarını derhal kişisel servetlerine dönüştürdüğünü söylemişti.
Oktay Hoca’nın Dünya Bankası misyonu ile gittiği Peru’daki görüşmelerden yansıttığı ilginç anısı şöyle: “Gözlediğim çarpıcı gerçek, ülkenin nasıl yabancı ticaret amaçlarının pençesinde olduğuydu. Bankalar Avrupalıların, petrol kaynakları Amerikalıların elindeydi. Bir de farkına vardım ki, misyon şefimiz devamlı olarak yabancı şirket ve bankalarla temasta bulunuyor ve onların şikayetlerine ülke gerçeklerinden fazla önem veriyor. ...Heyet Başkanımız Havlik, İspanyolca olarak Cumhurbaşkanı’na ekonominin iyi durumda olmadığını, yabancı sermayeye ihtiyaç olduğunu, bunun için hükümetin yabancı sermayeye çok daha fazla olanaklar tanıması gerektiğini, bu yapılmazsa Dünya Bankası’nın ve Amerikan Hükümeti’nin Peru’ya yardım edemeyeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı, Havlik’i hiç kesmeden dinledi, o bitirdikten sonra ayağa kalktı ve mükemmel bir İngilizce ile, ‘Sizi ilgi ile dinledim, ama siz ne konuşuyorsunuz?’ dedi, sonra pencereye yürüdü, ‘Aşağı bakın, sarayın bahçesinde Amerikan yardımından yollanan cipleri göreceksiniz. Benim bunları bile kullanma hakkım yok. Niçin mi? ‘Peru petrollerinden Peru hükümetine verilen çok küçük kâr payını gözden geçirelim’ dedim diye. Bir görüşme önerimiz böyle tehditlerle karşılanırsa ben halkın karşısına ne yüzle çıkarım? Ülkemde çaresiz pek çok yoksul var. Eğer sizin Amerika Hükümeti nezdinde etkiniz varsa gidin, onlara söyleyin.Peru’da devleti yok saymasınlar.’ dedi. Yüzündeki acı belli oluyordu..”
Oktay Hoca’nın Güney Kore’ye ilgili de ilginç bir anısı var. Anı şöyle: “Son yıllarda dikkatimi çeken, eşitlikle ilgili başka bir husus da, Koreli çok varlıklı sanayicilerin ve bankerlerin, oldukça gösterişsiz hayatları idi. Nitekim bu zenginlerin evlerine gittiğimizde hiç de aşırı olmayan bir yaşam tarzı görüyorduk. Dış ülkelerde de zengin Korelilerin saraylarına ve yatlarına rastlanmıyordu. Hatta 1980’li yıllarda Hyundai Fabrikalarının sahibinin oğlu Washington bürosunun yöneticisi iken bizi Alexandria’daki evine yemeğe çağırdığı zaman, gösterişten uzak bir evde eşi ile beraber, hiçbir yardımcıları olmadan bize hizmet ettiklerini görmüştük.”
Bu konuda benim de bir anım var. Bir bursla Japonya’ya gittiğimde, Tokyo’da sanayicilerin ve iş insanlarının meclisinde yemekli bir sunum yapmıştım. Toplantı sonrasında meclis başkanı beni evine davet etti. Başkanın kendisinin kullandığı mütevazı arabasıyla, mütevazı evine gittik. Evde, hiç bir yardımcısı olmadan, eşi çay ikram etti ve kısa bir ziyaretten sonra, yine başkan arabası ile beni otele bıraktı. Bu ülkeler ile Türkiye’nin farkı! Kapitalizmin emperyalist yüzünü bir tarafa bırakarak, hiç değilse, yaratılan değerlerin şahsi servete dönüştürülmesi yerine yatırıma yönlendirilmesi, tasarruf sıkıntısı çektiğimiz bu dönemde irdelenmesi gereken bir konu olsa gerek!
- 2025 acaba nasıl geçecek? 18 Ocak 2025 05:30
- Ekonomik kriz çevrimleri ve emek 12 Ocak 2025 04:51
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46