Yeni sınav rezaletleri de mi olacak?
Fotoğraf: Envato
Sonunda işin, ÖSYM’yi yönetenlerden, YÖK’ten, bu alandaki hükümetin kadrolaşma girişimlerinden, dershaneler arası rekabetten, tarikat ve cemaatlerin bu alanda at oynatmasından sıyırtılıp buraya getirileceği belliydi!
Pazar günü yapılan ALES’te de ortaya çıkan rezaletten sonra, AKP Hükümeti’nin “yarı resmi yayın organı” Yeni Şafak, dün bunu açıkça ilan etti. Memur Sen ve Eğitim Bir Sen’in Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun iddialarını öne çıkaran Yeni Şafak gazetesi, sınav skandallarını, “ülkede kaos oluşturmak isteyen ‘derin muhalefet’e” bağladı. Bu iddiasını bir yandan Ahmet Gündoğdu’nun, öte yandan öğrenci eylemlerini “provokasyon” olarak niteleyen Prof. Tahir Hatipoğlu ve eski YÖK Başkanı Mehmet Sağlam’ın abuk sabuk değerlendirmelerine dayandıran Yeni Şafak, seçime kadar “sınavlar üstünden yapılan seçim tezgahının devam edeceğini” de iddia ediyor.
Yeni Şafak bu saçma iddiayı; KPS, YGS ve ALES’teki skandallarla birlikte ÖSYM’nin bir sınav kurumu olarak düştüğü itibarsızlık çukuru bir yana, şimdi YGS’nin geçerli olup olmayacağından LYS’nin yapılıp yapılamayacağına ya da ne zaman yapılacağına dair soru işaretlerinin her geçen gün büyüdüğü bir ortamda ortaya atıyor.
Daha şimdiden 1.7 milyon öğrenci ve onların aileleri, bir yandan sınav rezilliklerinin, öte yandan da ortaya çıkan “belirsizliğin” mağduru durumundadırlar. Ancak Yeni Şafak ve arkasındakiler, bu mağduriyeti gidermek için bir yol yöntem düşünme; hiç olmazsa “halktan özür dileme” yerine, bu skandalların sorumlusu hükümeti, YÖK’ü, ÖSYM yetkililerini kurtarma peşindedirler. Ve bilenen “komplo”, “hükümete karşı tezgâh” gibi, kullana kullana yalama olmuş, artık aklı başında kimsenin inanmayacağı paslı silahlara sarılmaktadırlar. Bu yüzsüzlüğün olduğu kadar çaresizliğin ve aczin de ifadesidir.
Yeni Şafak’ın kendi dışlarında suçlu arama gayreti içindeyken bile öne sürdüklerinden anlıyoruz ki, Yeni Şafak gazetesi gibi ÖSYM’nin açıklamalarından en kolay “tatmin” olan bir gazete bile;
1-) ÖSYM’nin adil, hilesiz hurdasız bir sınav yapabileceğine inancını yitirmiştir. Yeni Şafak, seçime kadar yapılacak olan Askeri Liseler Sınavı, TUS, Ortadoğu Amme İdaresi Yüksek Lisans Sınavı, Kamu Personeli Yabancı Dil Sınavı, Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba Topluluklar Sınavı gibi sınavlarda da skandal gelişmeler olabileceğini şimdiden kabul etmektedir. Bu nedenle peşinen, sınavlardaki skandalların “hükümete karşı muhalefetin komplosu olduğu” palavrasını manşete çekmiştir.
2-) Bu skandallarla ilgili olarak Yeni Şafak, “Skandallara ÖSYM içinden katkı sağlandığı kuşkusu yayılıyor” dediğine göre, Hükümet ve YÖK’ün ÖSYM’de kadrolaşmayı sürdüreceği, skandalları kadrolaşma için fırsata çevirmeye devam edeceği, böylece AKP-tarikat-cemaat mensubu olmayan personeli ÖSYM’den tasfiye edecek yeni hamleler yapacakları anlaşılmaktadır.
Kısacası şunu şimdiden söyleyebiliriz ki; sınav rezaletleri devam edecektir. Çünkü gerek ÖSYM gerekse sistem çürümüştür ve AKP-cemaat-tarikat-dershane örgütlenmesi, bu çürümüş sistem içinde kendi çıkarlarını kovalamaktadır. Bu yüzden de ÖSYM ne kadar “yeniden yapılandırılırsa”, bu çevreler ne kadar kadrolaşırsa, skandalların çoğalması da o kadar kaçınılmaz olacaktır.
Basında ve öğrenci eylemlerinde, sınav skandalları ilgili olarak öne çıkan istek ise, bu skandalların en azından “makamı icabı” sorumlusu olan ÖSYM Başkanı Ali Demir’in istifa etmesidir. Eğer Ali Demir sıradan bir bürokrat olsaydı, zaten AKP ve YÖK onu oraya getirmezdi. Bir biçimde gelse bile, eski başkan Ünal Yarımağan gibi istifa ederdi. Ama böyle değil; Demir oraya, sicilindeki “eser hırsızlığı” ve hileli hurdalı sınavlar yapma şaibelerine karşın atanmasının nedeni onun bir “dava adamı olma” durumudur. Bu yüzden de Ali Demir gibileri ancak getirenler, “görülen lüzum üzerine” ya da “kendilerini kurtarmak için verilmesi gereken bir kelle” olarak görevden alabilir. Bu yüzden de Ali Demir’e istifa çağrıları yerine onu göreve getiren, Demir’in ilk açıklamalarından bile “tatmin olmuş” etkili ve yetkili zevata yönelik talepler öne sürmek daha mantıklı olacaktır.
ÖSYM’de olanlar elbette öncelikle öğrencilerin, sonra da velilerin ve ülkenin tüm namuslu insanlarının öfkesini kabartmaktadır. Hele seçime doğru giderken bu öfkenin boşa gitmemesi; ülkeyi yönetenlerin nasıl bir zihniyete sahip olduklarını görülmesinin vesilesi olması gerekir.
Ancak o zaman gençlerimizin, ailelerinin çektiği sıkıntı, bu yüzden ülkenin uğradığı kayıplar boşa gitmemiş olacaktır.
Öyleyse gerçeklerin herkesçe görülür hale gelmesi için mücadeleye devam!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00