10 Şubat 2013 11:23

Başörtüsü politikadan azade midir?

Başörtüsü politikadan azade midir?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Memlekette başörtüsü üzerine söz söylemek gerçekten zormuş. “Başörtüsü özgürlük müdür?​” yazısına gelen eleştiriler, politikayı ne için ve neyle yaptığımızın farklılığının göstergesi oldu.

Bir kere, başörtüsü meselesinde ontolojik bir tutum söz konusu. İslami kadın hareketinin önde gelenlerinden Fatma Barbarosoğlu bu tutumu şöyle açıklıyor: “Ben yeryüzünde kapladığım her alanda Allah’ın vekâletini taşıyorum ve başörtüsü ile bu vekâlete sahip çıktığımı başkaları için aşikâr kılıyorum. Ontolojik duruş, böyle bir bilincin ürünüdür”.

Bir diğer isim; Nazife Şişman ise “Başörtüsü, öncelikle ontolojik dini duruşun bir göstergesi, bunu müteakip olarak tarihi, kültürel, sosyal ve siyasal bir muhtevaya sahip bir semboldür. Böyle bir sembolün kadın hakları çerçevesinde değerlendirilmesi, tercih sahiplerinin hem ontolojik manada duruşlarına halel getirebilecek, hem de siyasal ve hukuki manada onları daha güçsüz kılacak bir yaklaşımdır… Müslüman için bedeni kendisine verilmiş bir ‘emanet’tir ve bu emaneti Allah’ın rızası hilafına kullanmamalıdır. Bedeni üzerinde nihai bir egemenliği ve söz hakkı yoktur” diyor. Tam da bu ontolojik duruşun ‘esasına’ ilişkin bir tartışma ‘özgürlük’ tartışması. Çünkü bu ontolojik duruş ‘kendi eyleminin sonuçlarını değiştirebilecek’ bir toplumsallık sunmayan donmuş bir varoluştan başka bir şey vaat etmiyor. Oysa insan kendi güçlerinin, eyleminin sonuçlarını ve etkilerini denetleyebildiği kadar özgürdür.

Başka bir tartışma da başörtüsünün politikadan azade bir ‘ayrımcılık’ meselesi olduğuna ilişkin. İslami siyaset de nihayetinde kamusal alanı dönüştürme iddiasında olan bir siyaset. İslami siyasetin evren-toplum ve insan anlayışı bu alanların ‘bütünlüğü’ üzerine kurulu olduğu için ve bu bütünlüğün temelinde tevhit anlayışı ve tüm evrenin tanrı merkezli olduğu düşüncesi olduğu için, politik bir hareket olarak ‘her şey’ üzerine söz söyleme ve bunun gereğini yerine getirme iddiasında doğal olarak. Bu bütünlük ilkesi hukuk, ekonomi, siyaset, aile, cinsler arası ilişkiler gibi alanları da kapsıyor yani. Tam da bu nedenle başörtüsü sorunu politika yapma tarzıyla, siyasal gündemle, iktidar olma mücadelesiyle, konjonktürle ilişkili. Tam da bu nedenle politik bir mesele, politik bir simge. Tam da bu nedenle sosyalistlerin üzerine söz söylemesi gereken mesele.

“Ama yüzde 90’ı Müslüman olan bir halka bunu nasıl anlatacaksın?​” denilerek siyaset yapılabilir mi? “İslamın tahakkümcülüğü ayrı mesele, başörtüsü ayrı mesele” diyerek işin içinden çıkılabilir mi? Nihayetinde politik özneler sadece sosyolojik olana değil, ileriye, politik olana da odaklanır. Politik öznelik, ezilmeyi ortadan kaldırma iddiası ve mücadelesinden doğar. Ama elbette ezilmenin temelini nerede gördüğün, ideolojik olarak nerede durduğundur ayırt edici olan. Değilse, bugün sağ ya da sol liberallerin içi boşaltılmış özgürlük anlayışının mücadelenin ideolojik boyutunu ters yüz ettiği bir tartışmada neden taraf olalım?

Elbette ki inançların devlet tarafından örgütlenip dayatılmasını, eşitsizlik yaratan uygulamaları, inançların ya da inançsızlığın engellenmesini konu etmeyen bir demokrasi mücadelesi olamaz. Tam da bu nedenle sosyalistler, başörtüsünün siyasal İslamcılar tarafından bir siyasal mücadele argümanı olarak kullanılması gerçeğini görerek, ama başörtüsü takmanın doğru bulunup desteklenmesi ya da teşvik edilmesini de üstlenmeden, devletin herhangi baskısına uğramadan başörtüsü takma hakkını savunmuşlardır.

Demokrasi mücadelesi ‘farklılıklara rağmen birlikte’ olacağımız ittifakları doğurur elbette. Ancak ileriye bakan politik bir sözse kurulmak istenen, bu farklılıklar içinde ideolojik ayrımların iyi tanımlanması ve bunun mücadelesinin verilmesi de gerekir. Yoksa bu ittifaklar içinde kendine sosyalistim derken liberalizmin, liberalim derken İslamın politik doğrularıyla konuşanları nasıl ayırt edeceğiz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa