12 Şubat 2013 10:52

Doğmamış çocuğun öyküsü

Doğmamış çocuğun öyküsü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Maden işçisi bir baba ve sağlık emekçisi bir annenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Bir anda evin neşesi oldu. Tüm yeni doğan bebeklerde olduğu gibi doğumunun ilk haftası topuğundan kan alacaktı hemşireler. Niyet çok değerliydi. Öyle ki kalıtımsal üç hastalığın varlığı bu tetkikle saptanabiliyor; erken müdahele ile ciddi sorunlar önlenebiliyordu. Ama anne kan alınmasına izin vermemişti. Neden?

Aynı saatlerde baba maden ocağında çalışmaya gitmiş, abi İşkur’da iş bulma telaşında, tıp öğrencisi abla ise hastanedeydi. Peki ne olmuştu da kızı hekim adayı anne bebeğinin erken teşhis almasına yarayacak tetkike onay vermemişti?

Gün tez bitti o gün. Akşam yeni doğan kardeşin neşesi hüzünlü bir akşam yemeğine engel olamadı. İlk söze madenci baba başladı. “Üzgünüm ama işten atılmak için sadece bir yıl sürem var. Kızım ailemiz sana bakıyor, okulunu bitirip işe başlayamazsan durum vahim”. O an kimse nedenini soramadı “bir yıl sonra işten atılma” sözünün mantığını.

Sessizliği işsiz abi bozdu. Yine iş aradım. Bulamadım ama İşkur’da tuhaf bir uygulama var. Görüşme sonrası “performans ölçüm aleti” uygulaması başlamış. Sessizlik bu anlaşılması güç aktarımı da gölgeledi; ‘nasıl yani?​’ diyen çıkmadı.

Sessizliği dengelemek adına tıp öğrencisi abla devreye girdi. “Bugün yine bir sağlıkçıya şiddet uygulandı. Sağlık Bakanlığından bir yetkili muayene odalarına yüksek sese duyarlı alarm cihazı ve ses kayıt sistemi konacağını söylemiş”

Anne tüm anlatılanlardan bağımsız bebeğini önceledi. “Kan almalarına izin vermedim. Dinimizden inancımızdan ne istiyor bunlar” diyebildi ancak göz yaşlarını saklamadan. Hiç birisinin keyfi yoktu; bebek hariç. O mışıl mışıl uyuyordu. Böyle keyifsiz akşamlar televizyon her daim olduğu gibi yaşanmışlıkları devralır, edilgenleştirir her bir izleyenini.

Kumanda haber bülteninde karar kıldığında birazdan anlatılacaklar onların hikayesiydi. Dilerseniz diğer yazımda bu haberleri hep birlikte yeniden hatırlayalım. Bakalım totaliter toplum inşasına giden yolda mevcut uygulamaları nasıl algılayacağız?

DOĞMUŞ ÇOCUĞA HABERLER 

Yeni Doğan Bebekler de Fişlenmeye Başladı

Yeni doğan bebeklerden tarama amaçlı kan örneği alırken Sağlık Bakanlığı formlarında bebeğin dini de sorulmaya başlandı. Anne ve babalar “Bebeğin kalıtımsal hastalıkları için dinin imanın ne alakası var” diyerek tepki gösteriyorlar. Diyebiliriz ki sağlık.net 2 uygulaması ile fişleme yeni doğanlara kadar yaygınlaştırıldı. Kamu, üniversite, özel ya da muayenehane ayrımı yapılmaksızın sağlık kurumlarında uygulanmaya başlanan fişleme politikasına yeni doğmuş bebekler de eklendi.  Söz konusu test topuktan alınan kan ile bebekte metabolizma bozukluğu olup olmadığını belirlemek için yapılıyor. Tabip odası avukatının da belirttiği üzere “Formda yer alan bebeğin hangi dinden olduğu, evlilik içi mi dışı mı olduğu gibi soruların metabolizma bozukluğunu belirlemek ile alakası yok.” Sağlık.net 2 uygulamasında hastanın bütün başvuruları merkezi sistemde kayıt altına alınıyor ve ne yazık ki yeterli veri güvenliği yok.

PERFORMANS ÖLÇÜM ALETLERİ

Bugüne değin sağlık hizmetlerini metalaştırmanın bir aracı olarak performansa dayalı ücretlendirmeyi önceleyen Ak Partili Sağlık Bakanlığı “Ne kadar çok iş o kadar maaş” derken iyi hekimlik uygulamalarından ziyade hastane istatistiklerini esas alıyordu.

Sanırım bu uygulama yeni dönemde renk değiştirecek. İpuçlarını Çalışma Bakanlığının İşkur’da pilot olarak başlattığı “performans ölçüm aletleri” uygulamasında yakalamak mümkün. Yakında hekim muayene odalarına da bu aletlerden konursa sakın şaşırmayın.

Bakın muktedirler Türkiye İş Kurumu Ankara İl Müdürlüğünde ne yapmışlar? Bilindiği üzere İşkur’da görevli İş ve Meslek Danışmanları birer yıllık sözleşme ile işe alınıyorlar. Şimdi onların masasına kendilerine başvuran işsizlerin kullanımı amaçlı butonlar konmuş. Yani kendisi de iş güvencesinden yoksun olarak sözleşmeli çalışan İş ve Meslek Danışmanlarının işlerine devam edip etmeyeceği, ücretleri iş başvurusuna gelen işsizlerin bastığı butonlara göre belirlenecek.

Yeşil buton “çok iyi / iyi” kırmızı buton ise “kötü /ilgisiz” anlamına gelmekte. Öykü bir işsiz bir güvencesizle iş başında karşılaşırsa diye de özetlenebilir. Şimdilik İşkur’da yarın hepimizin masasında!

Şimdilik Madenciler: İcralık Olan İşten Atılacak

SGK’nın giderek bir istihbarat kurumu gibi yapılandığını zaman zaman bu köşeden paylaşmıştım. Hatırlarsanız SGK her birimizin kredi kartlarından tutun da banka hesaplarına, kullandığımız ilaçlardan dinimize her bir mahremimizi öğrenme hakkını kendinde görmeye başladı. SGK yapar da Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) geri durur mu? Gün olmuyor ki bir iş cinayeti daha yaşanmasın maden ocaklarında. Ama TTK işin kolayını bulmuş: “Suçlu borcu olan maden emekçileri”

‘Borcu olan ve icralık duruma gelen madenci, kafası dalgın olduğu için “Büyük kazalara neden oluyor” diye vehmediyor kurum ve bir genelge yayınlıyor. İnanması zor gelebilir ama gerçek. TTK yayınladığı genelgede “İş verimini düşürdüğü ve iş güvenliği riski oluşturduğu gerekçesiyle ücretleri üzerindeki hacizleri 1 yılda kaldırmayan maden işçilerinin iş akitlerini sonlandırma kararı” almış. Hangi TTK mi; cumhuriyetli yıllarda dahi yöre halkını zorla madenlerde çalıştıran, “Onca iş cinayetinin sorumlusu” olarak anılan kurum.

Şimdilik TTK başlattı, ya diğer kurumlar?

Muayene Odasında Ses Ölçer

Bir hekim daha öldürüldüğünde sağlıkta şiddetin çözümü olarak bir yetkili mealen bakın neler demişti?

Efendim, hasta muayene odalarına sesin şiddetini ölçen cihazlar konacak, eğer tartışma yüksek volüme ulaşırsa güvenlik biriminde alarm çalacakmış. Üstelik tüm hasta hekim görüşmeleri kayda alınıp bir şikayet anında delil olarak kullanılacakmış.

Ne demeli? Mahremiyetin gaspı totaliter toplum inşasında tüm boyutlarıyla karşımızda dururken sosyal devlet, demokrasi ve bilumum güzel sözleriyle yoksa oyalanıyor muyuz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa