Patlayan Suriye politikasıdır
Fotoğraf: Envato
Önceki gün Hatay’ın Cilvegözü sınır kapısında patlayıcı yüklü bir minibüsün patlaması (ya da patlatılması) sonucu 11’i Suriye 3’ü Türkiye uyruklu 14 kişi hayatını kaybederken çok sayıda kişi de yaralandı.
Türkiye’den yapılan resmi açıklamada minibüsün Suriye tarafından geldiğine ısrarla vurgu yapılırken, daha alçak sesle ve gayriresmi olarak da patlamadan Suriye rejimi sorumlu tutuluyor. Özellikle de yandaş basında bu daha öne çıkan bir iddia.
Ancak, Türkiye sınırının 60 kilometre derinliğindeki bölümünde ÖSO’nun egemen olduğuna dikkat çeken yerel kaynaklar, böyle bomba yüklü bir minibüsün El Muhaberat tarafından ÖSO’nun kontrol bölgesinden geçirilmesinin teknik olarak da mümkün olmadığını söylüyor. Dahası Türkiye’nin gümrük kapılarının “ÖSO’nun ikmal merkezleri” haline geldiğine dikkat çekiliyor. Dolayısıyla bomba yüklü minibüsün Suriye’den Türkiye’ye geçirilerek kullanılmak istendiği ya da silahlı grupların, Türkiye tarafından desteklemek amacıyla “yardım kategorisi”nden olabileceği de ihtimallerden biri olarak görülüyor.
İddialar muhtelif ama Suriye toprağından bombaların, kurşunların Türkiye topraklarına düşmesinden sonra ilk kez bomba yüklü bir araç Türkiye topraklarında patlıyor. Bu da savaşın Suriye sınırlarını aşarak Türkiye’nin içine taşınmaya başlamasının bir işaretidir.
Başbakan Erdoğan ve AKP propagandası, bu patlamadan, “Bak biz demedik mi, rejim yıkılmadığı için bizim topraklarımızda da bombalar patlamaya başladı. Yarın savaş Türkiye topraklarına daha çok taşınacak!” propagandasıyla kendi politikalarını savunuyor ya da suç bastırıyorlar.
Oysa gerçek tam tersidir!
Bu patlamanın Türkiye topraklarında olması sınırda kontrollerin kalkmış ve silahlı muhalif grupların Türkiye’nin himayesinde sınırda fink atıyor olmasındandır. Bunun nedeni de Türkiye’nin Suriye’nin içine bu ölçüde elini sokup karıştırıyor olmasıdır.
Yani bugün sınırın Türkiye tarafı da dünyanın gözünde artık bir savaş alanı gibi görünmeye başlamışsa bunun nedeni, Türkiye’nin Suriye’ye karşı izlediği, Suriye’nin rejimini belirlemek üzere yaptığı müdahalelerdir; şeriatçı çetelere destek amacıyla sınırlarını açmış olmasıdır.
Bu yüzden de elbette bombayı kimin koyduğu, minibüsü kimlerin Türkiye’ye getirdiği, içindeki patlayıcıların nerede kimler tarafından yüklendiği, sınırda patlamanın nasıl ve niçin yapıldığının bilinmesi önemlidir. Ama böyle durumlarda, biliyoruz ki, gerçeğin bu teknik yanlarını bilmek, çoğu zaman olanaksızdır. Ve bu yanlara takılarak kalmak da asıl gerçeğin üstünü örtmek isteyenlerin işine gelmektedir. Çünkü bugün alçak sesle yapılan, “Suriye rejiminin bir saldırısıdır” iddiası yarın yüksek sesle kanıtlanmış bir gerçek gibi propaganda edilecektir. Elbette Suriye rejimi de tersini söyleyecektir.
Ancak gerçeği, izlenen politikalara rejimin, muhaliflerin tutumu ve Türkiye’nin Suriye politikası bakımından değerlendirerek bulabiliriz ki, bombayı kimin yerleştirdiğinden daha önemli bir gerçektir bu. Çünkü sonuçta bu politikalar bombanın, sınırın Türkiye tarafında patlaması ya da patlatılmasının yolunu açmıştır.
Ortada olan da Türkiye’nin Suriye’deki politikasıdır ve şimdi bu politikanın bir devamı olarak bombalı araçlar Türkiye toprağında patlamaya başlamıştır. Bunun bir adım sonrası bölgede çatışmaların da başlamasıdır ki, bunun işaretleri de yok değildir.
Bu yüzden de bu gelişmeler, Suriye rejiminin bir dış müdahaleyle devrilmesi taktiğinin yol açtığı bir gelişmedir. Ve Türkiye müdahalesini silahlı terörist grupları destekleme üstünden sürdürdüğü ölçüde çatışmaların Türkiye içine taşınması da kaçınılmaz görünmektedir.
Evet bir minibüs dolusu patlayıcı infilak etmiştir ama asıl patlayan hükümetin Suriye politikasıdır. Ötesi propagandadır.
Gerçek bu ölçüde “Kör gözüm parmağına”dır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00