15 Şubat 2013

Gel, Laleş'e* gidelim

DİĞER YAZILARI
Bir kuşağın katilleri 21 Haziran 2014
Kapanmasın kirpiklerin 14 Haziran 2014
Şiire saygıyla 7 Haziran 2014
Zinciriye şairleri 31 Mayıs 2014
TÜYAP Diyarbakır 24 Mayıs 2014
Vicdan göçüğü 17 Mayıs 2014
Sanat bir yürüyüştür 10 Mayıs 2014
Dünyanın gülü Mayıs 3 Mayıs 2014
Ortak vicdan 26 Nisan 2014
O gün 19 Nisan 2014
YAZI ARŞİVİ

Siz bu satırları okurken 14 Şubat sevgililer günü çoktan geride kalıp tarih olmuştur. Ancak biz iki gün önceden yazımızı gönderdiğimiz için çoğu kez bu gecikme riskini göze alarak yazarız. Ayrıca bu aşk meselesi böyle günlük bir mesele değil ki hemen eskisin! Her şeyin parayla ölçüldüğü ve parayla değiştirildiği veya paraya endeksli olduğu kapitalist sistemde elbette “aşk” da bir meta olmaktan öteye gidemiyor.
Bütün iletişim araçları, görsel basın ve daha bir sürü medya aracı günler öncesi toplumu bu “özel gün”de tüketime yönlendirmek için canhıraş bir şekilde çalışıyorlar. Yok efendim tek taş alana diğeri bedava ya da kredi kartında tek seferde şu kadar harcama yapana şu yüzük bedava gibi kampanyalara başvurmaktadırlar. Eh, iş kredi kartına indirgendiyse boşanmalardaki yükselişe de şaşırmamak lazım.
Oysa aşk yıllarca en masum ve insani şekliyle yaşandı, hâlâ da kuşkusuz yaşayanlar var. Her edebiyat eserinde çerezlik de olsa mutlaka bir aşk vardır. Hangimiz Anna Karenina’yı, Çanlar Kimin İçin Çalıyor’u, Homeros destanlarındaki aşkları hatırlamaz. Hele divan edebiyatına ana konu olan ve nerdeyse bütün Orta Doğu halklarının ortak eserleri haline gelen Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre vb. eserleri unuturuz.
Aşk insanlığın varoluşundan günümüze değin hep insanların üzerinde kafa yorduğu, çeşitli tanımlarının yapıldığı, şiirlere en çok konu olan ve felsefeyle, psikolojiyle ve daha bir sürü bilimle ilişkilendirilen ve açıklamalar getirilen konudur.
Aşka tarihsel zaman içinde cinsellikten, yaşam sevigisine, vahdet-i vücud anlayışından özgürlük savunuculuğuna kadar değişik şekillerde genişletilerek algılanmaya çalışılmıştır. Çok uzaklara değil daha kısa bir süre öncesine kadar Türkiye’de -bugün de hatırı sayılır bir camiada- aydınlık ve özgürlük arayışı bu “aşk” kavramıyla bütünleşerek sürdürülmektedir.
Kürt edebiyatında “aşk” düşünce ve inanışla birlikte güçlü bir yapılanmaya girmiş ve çoğu kez bireysel aşka rastlamak -Kürtlerin yaşadığı gerçeklerden olsa gerek- gece karanlığında kaybettiğiniz bir şeyi aramaya benzer. Yani aşk da kolektiftir, inançla, düşünüşle birleşmiştir. Birini diğerinden soyutlayamazsınız. En bireysel aşk eseri bile sonuçta giderek toplumsal bir probleme bağlanır. Hatta bazı Kürt yazarlar şair ve öykü yazmalarına rağmen tek bir aşk şiiri, ya da öyküsü yazmamışlardır. Osman Sebri gibi.
Aşkın felsefeyle olan ilişkisini Platon “duyusal dünyadan idealar dünyasına yolculuk olarak” ontolojik olarak tanımlar. Ona göre bu üç aşama şeklinde gerçekleşir. Birinci aşaması bir insanın başka birine yani bir erkeğin bir kadına duyduğu sevgi olarak, ikinci aşaması ise bütün insanlara duyulan sevgi ve üçüncü aşama olarak ta idealara ve formlara duyulan sevgidir.
Büyük Kürt mutassavvıfı ve şairi Melayê Cizîrî de bu ontolojik aşkı yorumlamış ve divanında bunu işlemiştir. Bu büyük mutassavıf bu ontolojik aşkı nedeniyledir ki sonsuz bir hoşgörüyle insanlığa yaklaşmıştır. Bir beyitinde;
“Dil geşte me jidêrê, naçimkenîşteyêqet
Xirqevayebimin re wer da biçine Laleş.”
“Gönlüm Kilise’den vazgeçti, Havraya da hiç gitmem
Sevgilinin mihrabı benimledir, gel Laleş’e gidelim.”
Nefretin yerini sevginin, savaşın yerini barışın aldığı, dostluğun ve insan sevmenin her türlü tüketim çılgınığının tekelinden kurtulduğu günlere;
“Aşk imiş her ne var ise alemde” şiarıyla erişmek dileğiyle…
*Yezidilerin ayin yaptıkları tapınağın olduğu yer.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Kamuda işçiden gizli pazarlık

Türk-İş ve Hak-İş’in üç genel başkan yardımcısı, 600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşme görüşmeleri için önümüzdeki hafta Çalışma Bakanlığına sunmak üzere zam talebini belirledi. Ancak zam oranı açıklanmadı. Pazarlığı yapılacak rakamdan haberi olmayan işçiler tepkili: “Neyi kimden gizliyorsunuz, taslağı açıklayın.”

22 bin 131 TL Türk-İş'in belirlediği açlık sınırı

72 bin TL Türk-İş'in belirlediği yoksulluk sınırı

30 bin TL kamu işçisinin ortalama ücreti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et