Çocuk mocuk kaç çocuk meselesi
Kirvem,
Bir zamanlar, yani “on yılda on beş milyon genç” yarattığımız o günlerin ardından, şimdilerde nüfusu gari nerdeyse yetmiş beş milyonu sollayan ve yüzde doksan dokuz virgül dokuzu elhamdülillah Müslüman olan “imtiyazsız sınıfsız bir kitle”yiz çok şükür!
Yakın bir gelecekte mesela cumhuriyetimizin 100 yaşına basacağı 2023’te, önce bittabi ki yüce Allah’ın izniyle, sonra da başbakanımızın çocuk sayılarıyla ilgili “ 1 tane iflastır, 2 tane yerinde patinajdır, 3 eh bizi biraz ileriye…” deyip, hatta daha sonraları çıtayı biraz daha yükselterek verdiği “ferman” mucibince davranırsak, belki o zamana kadar yüz milyonu da aşacağız inşallah!
Sonra?..
Sonra yine muhterem başbakanımızın şu ya da bu vesilelerle sıkça dillendirdiği 2071’de, yani atalarımızın, “ceddimizin” Orta Asya’dan yola revan olup, at sırtında kılıç kalkan kuşanıp “dörtnal”a Anadolu’ya ayak bastıkları o ihtişamlı, o muhteşem, o “mübarek” yılın tam da bininci senesini bir taraftan miletçe kutlayıp, diğer yandan da yine inşallah gençlerimizin bitip tükenmeyen gayretiyle giderek artan nüfusumuzla, belki bu kez de “onuncu yıl” yerine “on asırlık” mazimizi göklere çıkaran yeni bir marş, ya da yepyeni bir “destan” besteleyip, böylece cennet vatanımızın mümbit topraklarına, onun parıldayan çakıl taşlarına her daim göz diken, hani maazallah en ufak bir fırsat yakaladıklarında da bizleri bir kaşık suda boğmayı düşleyen bilumum “düşman”larımızı da kıskançlıktan çatlatacağız evvel Allah!
Daha sonra?
Daha sonra şu cavalacoz dünya kendi yamuk ekseni etrafında aynı minvalde dönüp durdukça, “ebediyet”e kadar yaşamaya yemin billah etmiş bir ırkın ahvadı olarak, Anadolu denen bu coğrafyada çoğala çoğala günün birinde misak-ı millimizin sınırları dahilindeki gerek topraklarımızın gerekse denizlerimizin gari nüfusumuzu beslemeye yetmediğini geç de olsa fark edince, bu kez de atalarımızdan miras kalan “nerde çokluk orda…” deyimini anımsayıp acaba pişmanlık mı duyacağız, yoksa tıpkı ecdadımızın bir zamanlar yaptıkları gibi sil baştan “fütuhat” yollarına düşüp, yeni mekanlarda, yeni diyarlarda “ganimet” peşinde mi koşuşturacağız!
Hayır! Köprülerin altından gürül gürül akıp giden sularla beraber gari dünya ahvalinde, hele hele özellikle de son yılların deyimiyle “global”leşen dünyada, bilumum işlerin gidişatı hepten değişti.
Mesela hayli geride kalan zaman diliminde iki defa kapılarına kadar dayandıkları halde Viyana’yı bir türlü fethedemeyen ecdadımızın bu başarısızlığını bir türlü içimize sindiremediğimiz için, onların torunlarının torbaları olarak, atalarımızın eskiden fütuhatlarda kullandıkları kılıç, kalkan, ok, mızrak, kargı yerine; şu son elli yıl zarfında yeni, yepyeni “silah”larımızla sadece Viyana’yı değil, neredeyse Evropa’nın tüm payitahtlarını, başkentlerini fethettik nitekim!
Nitekim “temizlik imandan gelir” düsturuyla yola çıkıp, Evropalı keferelerin sokaklarını, kıyıda köşede kalmış bucaklarını elimize tutuşturdukları çalı süpürgeleriyle süpürüp, mis gibi temizleyip, böylece gavur ellerini bir taraftan pirüpak ederken, aynı zamanda da sabahın köründen akşam karanlığına kadar sessiz sedasız çalışarak bu bapta ne denli yetenekli olduğumuzu kanıtlarken, diğer yandan da, “bir hırka, bir dilim ekmek” uğruna, uğrunda ölmeye, “şehit” olup “şehadet şerbeti” içmeye her zaman hazır ve nazır olduğumuz “vatan”ımızı terk edip yaban ellerde süründük!
Vee… Kendi misakımızın millisinde karınlarımız doymazken, ister istemez el kapılarında “çöpçü”lüğe soyunduğumuz o günlerin ardından, şimdilerde de muhterem başbakanımız Erdoğan’ın çocuk sayıları konusunda buyurduğuna bakılırsa, gerçekten de “1 tane iflastır, 2 tane yerinde patinajdır, 3 eh bizi biraz ileriye…” mi götürür, yoksa karınlarını dahi doğru dürüst doyuramadığımız gibi, her geçen gün işsiz barksız, hatta diplomalı ama kaldırım mühendisliğine talim eden üniversiteli nesiller yetiştirmek, yarın acaba daha mı çok başımızı ağrıtır, ehh bunu da ben özüm bu bitli başımla zaten bilemem Kirvem!
Evrensel'i Takip Et