Körleş(tir)me
Kasım 2002 seçimlerinin ardından kurulan Hükümet’in emanetçisinden görevini teslim almasıyla, 14 Mart 2003’de başlayan Başbakanlık görevinde yerel ve genel seçimlerle, referandum dönemi haricinde seçmeni olmayanlara dışlayıcı tavrı, eleştirilere ve eleştirenlere karşı tahammülsüzlüğü ve hakarete varan tutumu ile tanıdık, tanışdık. İşçinin, öğretmenin, öğretim elemanının, köylünün vb. emeği ile yaşamaya zorunlu olanların yaşadıkları olumsuzluklara gözlerinin kapalılığı, bilimsel bilgiyi kullanarak yapılan çalışmalar ve hazırlanan raporlara dayandırılarak emekçilerin yaşadığı sorunları, doğaya yönelik katliamları dile getirip taleplerini söyleyenlere ve üniversite öğrencisine kulaklarının kapalılığı ile polis şiddeti uygulanmasına verdiği olurlarıyla biliyoruz artık. Kürt sorununu terör sorununa indirgemişliği, tutuklu milletvekillerini görmezden gelip partisinin, bu durumdan yararlanarak, milletvekili sayısını artırmasını, 10 yıla ulaşan döneminde ölen yüzlerce gence rağmen silahların susturulmamasını, Roboski’de çoğu çocuk 34 Kürt köylüsünün ölümünü içine sindirmesini, dolaylı ve doğrudan müdahalelerle yaşam biçimimizi muhafazakârlaştırmasıyla biliyoruz. Döneminde ifade özgürlüğünün hak olmaktan çıkartıldığı, dünyada en fazla tutuklu gazeteciye sahip ülke haline gelişimiz, ILO’nun kara listesine alınışımız ve KCK, Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargâh vb. davalarda savcıların ve mahkeme heyetlerinin avukatı olduğunu ilân etmesiyle bildiğimiz Recep Erdoğan bugünlerde birilerini şaşırtıyor.
Bununla birlikte, hemen belirtelim şaşıran biz değiliz. Çünkü biz bugünü değerlendirirken tarihsel süreci göz önüne almak gerektiğini bir yöntem olarak biliyoruz ve uyguluyoruz. Bu bağlamda öngörmüştük, ha bugün ha yarın bekliyorduk. O da Şubat 2013 ile birlikte gerçekleşti. Söz konusu gelişmenin ayrıntılı nedenlerini ‘Kürt sorununun siyasi çözümü için müzakere’ başlıklı yazımda özetlemiş olduğumdan yinelemeyeceğim.
Şaşıranlar ya da şaşırmış gibi yapıp kamuoyunda söz konusu şaşkınlığı ve altında yatan ‘iyi’ niyeti toplumsallaştırmaya çaba gösteren yandaş medyanın köşe yazarları ve bir grup liberal bizlere hakaret edip, yazmaya devam ediyorlar.
Onlara göre Başbakan ‘siyasi geleceğini riske atarak’ bu süreci başlattığını açıklamış. Bizler bu açıklamaya sorgusuz sualsiz ve koşulsuz inanacak, güvenecek ve destekleyecekmişiz. Boş verecekmişiz öncekileri bugüne bakacakmışız. Daha neler neler… Öyle ki ‘haticeye değil neticeye bakın’ diye yazanları dahi var.
Yaklaşık 10 yıllık süreci göz ardı edip yalnızca bugün yaşadıklarımızdan hareketle yarının biçimleneceğini bizlere söyleyenler eğer işbirlikçi değil de yalnızca yöntemsizlikten bunu yapıyorlarsa bilmeliler ki yaptıklarının adı en hafif ifadesiyle toplumu körleştirmektir. Daha anlaşılır olabilmesi için kendilerine Elias Canetti’nin Avrupa’nın büyük bölümünde faşizmin yaşanmaya başlandığı, İkinci Dünya Savaşı başlamadan kısa süre önce yazdığı, Körleşme adlı romanı bugünleri anlamak-anlamlandırmak adına okumalarını, önceden okumuşlarsa bir daha okumalarını önerebilirim.
Romanı, çevirmeni Ahmet Cemal, ‘Körleşme, var olan koşullar altında, insanın insan olma onuruna aykırı düşen tüm buyurganlıklarla hesaplaşmak isteyen, sesini belki her zaman yükseltmeyen ya da türlü nedenlerle yükseltme olanağı bulamayan ama düşünmeyi, tanığı olduğu dünyayla hesaplaşmayı da gereksinim sayan sessiz bir çoğunluğa seslenmiştir. Bu çoğunluk, … paylaşımcılıktan uzak, kendi iç dünyalarına sıkıca kapanmış kimi aydınların yüzlerini gören bir çoğunluktur.’ paragrafıyla özetlemiş.
Yaptığınızın fakına varın. Her ne gerekçeyle olursa olsun toplumu körleştirmeye çalışmayın. Bunun utancı büyük, çok büyük olacaktır. Bedeli ise ödenebilir olmayacaktır.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat
Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

8 Mart’tan notlar: Mücadele yılının başlangıcı

Taleplerimiz karşılanmazsa yurt ücreti de yok

Palyatif topluma karşı: Başpınar’da acının kolektif direnişi

Evrensel'i Takip Et