KESK neden hedefte?
Fotoğraf: Envato
Ülkenin içinden geçmekte olduğu ekonomik ve siyasal koşullar, başta sendikal mücadele alanı olmak üzere, toplumun örgütlü kesimlerine yönelik çok yönlü kuşatmanın giderek arttırdığını gösteriyor.
Sendikal alanda bir taraftan işçilerin sendikal mücadelesi sendikal barajlarla ve yoğun işten atmalarla boğulmaya çalışılırken, diğer taraftan kamu emekçilerinin iş güvencesi başta olmak üzere en temel haklarına ve çalışma biçimlerine yönelik kapsamlı saldırıların hazırlıkları yapılıyor.
Hükümetin saldırıları elbette sadece emekçilerin haklarıyla sınırlı değil. Örgütsüz bir toplum yaratmak ve örgütlenmenin, örgütlü mücadelenin “tehlikeli” ve uzak durulması gereken faaliyetler olarak gösterilmesi için yoğun çaba harcanıyor.
Emekçilerin haklarının korunması ve geliştirilmesi için mücadele eden sendikalar, hükümetin peş peşe hayata geçirdiği saldırılarla eş zamanlı olarak, yoğun bir kuşatma altında. Özellikle son bir yıl içinde KESK ve bağlı sendikalara yönelik olarak planlı bir şekilde sürdürülen baskıların, “operasyon” görüntüleri eşliğinde gerçekleştirilen baskınların zamanlamasına baktığımızda, hemen hepsinin hükümetin yeni saldırı hazırlıklarını hayata geçirmeye hazırlandığı dönemlere denk gelmesi dikkat çekici.
19 Şubatta 28 ilde gerçekleştirilen gözaltıların, KESK’in kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırılmasına karşı mücadeleyi örgütlemek amacıyla başlattığı il gezilerinin ilk gününe denk gelmesi, yine KESK’e bağlı Büro Emekçileri Sendikası’nın (BES) 27 Şubatta, iş kolunda yaşanan hak gasplarına karşı, ülke çapında gerçekleştireceği bir günlük iş bırakma eylemi öncesinde yapılması tesadüf değil.
Anlaşılan o ki hükümet, kamuda esnek ve güvencesiz çalıştırmayı kural haline getirecek yasal düzenlemeleri hayata geçirmek için işi şansa bırakmak istemiyor. KESK ve bağlı sendikalar ile ilgili yalan yanlış bilgileri medyaya servis ederek, kamu emekçilerinin kafasında çeşitli soru işaretleri yaratarak, karşısına çıkması muhtemel gücü daha baştan ezmeye ve etkisiz hale getirmeye çalışıyor.
AKP hükümeti, ekonomik ve siyasal alandaki saldırı politikalarını hayata geçirmeye çalışırken, karşısında hiçbir güç ya da engel görmek istemiyor. Bu nedenle hem siyasal alanda, hem de sendikal alanda engel ya da tehlike olarak gördüklerini bertaraf etmek için bütün mücadele araçlarını (medya, polis, yargı vb) devreye sokuyor. Son yıllarda daha da belirginleşen bu durum, hükümetin, meclisiyle, polisiyle ve yargısıyla örgütlü mücadeleyi boğmak ve etkisini kırmak için ne kadar kararlı olduğunu gösteriyor.
Tek başlarına kaldıklarında karşılarındaki bilinçli ve ne yaptığını çok iyi bilen örgütlü güç karşısında çaresiz kalan bireyler, karşı taraf kadar bilinçli ve örgütlü olmadıklarında kendilerine dayatılan koşulları kabullenmek zorunda kalırlar. Yıllardır sendikalara yönelik yasal ve fiili baskıların temel nedeni, her açıdan örgütlü olan sermaye güçlerinin karşısında örgülü ve birlikte hareket eden bir güç görmek istenmemesi.
Şu bir gerçek ki, tarihin hiçbir döneminde emek mücadelesi ve emek örgütleri, son yıllarda olduğu kadar baskı ve kuşatma altına alınmadı. Kuşkusuz bu baskıların bu kadar sık ve göstere göstere yapılması, emek mücadelesinin içinde bulunduğu koşullarla ve sendikal mücadele alanında yaşanan yapısal sorunlarla da doğrudan ilgili. Yoksa Türkiye’de gerçekten güçlü ve etkili bir emek mücadelesi ve saldırılara anında karşılık veren güçlü bir emek hareketi olsaydı, bu kadar cesaretli davranabilirler miydi?
- Asgari ücret stratejisi 05 Aralık 2024 04:54
- Geçinemeyenler 28 Kasım 2024 04:36
- Asgari ücret tartışmaları 14 Kasım 2024 04:36
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20