24 Şubat 2013 11:31

Milliyetçiliği ayakaltı etmek...

Milliyetçiliği ayakaltı etmek...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

BDP’liler, sonunda gidip Öcalan’la görüştüler. Pervin Buldan, dönüşte, kısa bir açıklama okudu. “Devletin elindeki tutsaklar”dan da söz eden Öcalan, “PKK elindeki tutsaklara iyi davranmalı. Umarım, en kısa zamanda ailelerine kavuşurlar.” demişti. Hepsi bu kadar.
Ve sözde Başbakan da, gelişmeleri görüşmeci BDP’lilerin açıklamalardan öğreneceğini söylemişti. Aptalız ya! Cümle alem aptal, tek akıllı var!
Gazeteler çarşaf çarşaf Öcalan’ın söyledikleriyle dolu. Tabii ki anlatmıştır. Ancak açıklanmadı. Nereden biliniyor? Başbakan bir yana gazeteciler nereden öğrendiler?
Bir, manipülasyon.. İstediklerini söyletiyorlar Öcalan’a. Söylese de söylemese de.. Gönüllerinden geçeni söyletiyorlar! Halkı hazırlayıp süreci yönlendiriyorlar. Ve iki, silme manipülasyon olsa ellerinde patlar. İçine gerçek katıyorlar. Nasıl ulaşıyorlar? Dinleyerek tabii. Cezaevlerinde görüşmeler dinlenir. MİT görevlileri var zaten, ama bir de kayda aldıkları kesin ki, Başbakan’ın eline çoktan ulaşmıştır. Biz henüz bilmiyoruz. Y. Akdoğan ya da A. Selvi de olmadığımızdan, konuşmak için beklememiz gerekiyor.
İyisi mi biz, Başbakan’ın Mardin’de başlatıp sürdürdüğü, muhalefetin de katıldığı milliyetçilik tartışmasını konu edinelim.
Başbakan Türk olsun, Kürt, Arap.. olsun bütün milliyetçilikleri ayakları altına aldıklarını ileri sürmüştü. Hemen tüm Müslümanların bildiği Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi’ne atıfla –Bahçeli bilmediğinden olmalı bir “asabiyet” tartışması yapmıştı– Müslümanlık öncesi Cahiliye devrinin Asabiye dediği kavimcilik, kabilecilik, putperestlik gibi ideolojik tutumlarının ayakları altında olduğunu belirtmiş, bunu vasiyet etmişti. “İşi” biliyor, İslam’dan güç alıyordu.
Üstelik milliyetçiliğin her türünü ayakaltı etmeye kim ne diyebilir. Doğru lafa ne denir? Milliyetçi/ulusalcı muhalefet çıktı dedi! Hem İslam’a ters düştü, hem eşitliğe. Muhalefet bu kadar olur doğrusu. Kılıçdaroğlu hatta “Rize’de böyle konuş da, görelim” dedi; Erdoğan “Konuşacağım” dedi. El hak! Konuşacaktır!
Ama dünya alem bilir ki, Erdoğan Türkçüdür; Türk-İslam sentezcisidir. Durmadan “tek millet”ten söz eder. Lafa “milletimiz” diye başlar. Hangi millettir ki acep? “Bana Kürt sorunu vardır dedirtemezsiniz” lafı da onundur. Sadece “Kürt kardeşim” vardır. Ee, o da mı olmasın? Haksız-hukuksuz, Türkle eşit olmayan Türk milletinin parçası bir “Kürt kardeş”!
Muhalefet buradan üstüne gideceğine Başbakan’ın, biri kafatasçılıkla “vay nasıl milliyetçiliği ayak altı edersin” deyip celallenir.. Diğeri kafatasçılığa karşı olduğunu belirtip Atatürk milliyetçiliği olarak Türkçülüğü ileri sürer. Yurtseverliktir; anti-emperyalizmdir der.
Öyleyse yurdunu sevmekten, emperyalizme, yani ulusal baskıya karşı ezilen milletlerin hak eşitliği arayışı ve mücadelesini benimseyip yürütmekten gayrısı “haram”/gericilik olmalıdır . Öyleyse, Erdoğan’ın tersini yapsa da lafını ettiği “her türlü milliyetçiliğin kötü olduğu” doğrudur, ama şerhi vardır: Ezilen milletlerin emperyalizme, yani ulusal baskı ve zulme karşı milliyetçilikleri, eşitlik istediği olduğu için, demokratik içeriklidir; benimsenmese bile, milliyetçilik olarak desteklenebilir olan sadece odur. Ancak o zaman, Atatürk milliyetçiliği de emperyalizme karşı iyidir, ama, ezilen millet olarak Kürde dönüp üstünlük taslayarak eşitsizlik peşine düştüğünde, gericilik olur, ayakaltı edilmesi gerekir. Başka milletler karşısında üstünlük iddiası milliyetçiliğin ruhunda vardır, bu nedenle milliyetçilik kötüdür. Ulusal hak eşitliği talep eden ezilen milletlerin milliyetçiliğinin demokratizmine destek bir yana, kahrolsun milliyetçilik!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa