25 Şubat 2013 11:39

Okumuş bir işçi soruyor

Okumuş bir işçi soruyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Uluslararası sermayeye hizmet amacı ile dizayn edilmiş siyasi partilerin; işçilerin, emekçilerin haklarına kulak asmamasından, sömürü dozunu giderek artırmasından daha doğal ne olabilir? Türkiye’deki iktidar ve ana muhalefet partilerinden hâlâ bu konularda umudu olanlar varsa, onların akıllarına şaşar, saflıklarına üzülürüm. Sıklıkla değişen ülke gündemini sayfalarında manşetlere taşıyan holding basınının, işçi sorunlarına ayırdığı yer göze çarpmayacak denli önemsizdir. Televizyon ekranları ise sermaye şirketlerinin övünülesi başarılarına ayrılmıştır. Patronlara ya da patron temsilcilerine çanak soruların yöneltildiği bu programlarda bir kez bile işçi güvenliği, işçi sağlığı, emek-ücret ilişkileri gündeme gelmez. Sanki bu topraklarda değil dünyanın varsıl bir başka ülkesinde yaşayan mutlu azınlığın havası estirilir bu tür izlencelerde. Anadolu’nun bağrından kopup tüm zorlukları aşarak Amerika’da, Avrupa’da, Asya’da zengin olmuş şirketler kurmuş büyük ve de çok özel iş adamlarını tanımış oluruz böylece. Aslında kamu hizmeti yayıncılığı ile yüklü TRT bile çizilen bu yolun ardılıdır. Onların film senaryolarını gölgede bırakan yaşamlarından kesitler sunulur. Başarının sırrının kapitalizmin yükselen değerlerinde olduğu böylece bir kez daha kafasına vura vura öğretilir yurttaşa. İşçi, emekçi, sendika, emek örgütleri dediğinizde ise sansür giriverir devreye. Sözünü ettirmezler insana. Şu sıralar çevre sorunları bile rahatsız etmeye başladı bu arkadaşları. Öyle ya nükleer santraller gündemde. Patronları gocunabilir. Şimdi 2013 Şubatında ülkede görünen manzara şudur: Göstermelik demokrasicilik oyunu yeni versiyonları ile sahnelenmeye devam ediyor. Bir yandan yurda barışı getirmek için özveriyle çaba harcayan insanlar, öte yandan savaşın devamından çıkar uman silah üreticileri ve satıcıları artı ırkçılığı her dem milliyetçilikle bağdaştırmış olan eli kanlı bir güruh. İktidarın barış konusundaki tutumuna alkış tutacağız tutmasına da, muhalif yazar ve gazetecilere karşı gösterilen tahammülsüzlüğe ne diyeceğiz. Edebiyatta, sanatta sansürün çağ dışı bir biçimde geri dönmesini nasıl açıklayacağız. Numaralı paketlerle adalet beklemenin abesle iştigal olduğunu cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere nasıl anlatabiliriz dersiniz.                                      
   Dünyanın önde gelen tiyatro kuramcılarından biri Bertolt Brecht. Sosyalizme gönül vermiş bir büyük yazar, şair ve düşünür. Onun ünlü “Okumuş Bir İşçi Soruyor “ şiirini bu kez de Hasan Kuruyazıcı’nın çevirisinden, okurla buluşturmak istedim. Günümüzde anımsanmasında sayılmayacak kadar çok yarar olduğunu düşündüğümden…

“Yedi kapılı Teb şehrini kim kurdu?
Kitaplarda kralların adı yazılı.
Krallar mı sürükledi kaya parçalarını?
Ya kaç kere yıkılan Babil—-
Kim yaptı onu boyuna yeni baştan? Hangi evlerinde
Altın pırıltılı Lima’nın otururdu yapı işçileri?
Nereye gittiler Çin Duvarı bittiği gece
Duvarcılar? Ulu Roma’da
Geçilmez zafer anıtından. Kim dikti bunları? Kimleri   
yenerek
zaferler kazandı Sezarlar? Üstüne türküler yakılmış
Bizans’ta
Yalnız saraylar mı vardı oturacak? Masal ülkesi Atlantis’te bile
Haykırarak gece yarısı, deniz her şeyi yutarken
Kölelerine seslendi boğulanlar.
Genç İskender Hindistan’ı aldı.
Bir başına mı ?..
Sezar Galya’lıları yendi.
Hiç olmadı ahçı da mı yoktu yanında?
İspanyalı Filip ağladı, filosu
Battığında. Başka ağlayan olmadı mı ?                                                                                                    
2.Frederik Yedi Yıl Savaşı’nı kazandı. Kim
kazandı ondan başka, Her sayfada bir zafer.                                                                          
Zafer yemeğini kim pişirdi.      Her on yılda bir büyük adam Masrafları kim yüklendi..
Bunca olay. Bunca soru.”

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa