Tepe tepe çöz-üm
Farkındayım. Netice itibariyle ‘köşe’ yazıyoruz… Ve vatandaş (yani siz) haliyle işgal ettiğimiz bu pek mühim müessesenin icabını yapmamızı…
Böyleyken böyle… Vaziyet bundan ibaret, deme-mizi bekliyor.
En azından ben öyle olduğunu varsayıyorum.
Nitekim, izdiham olmasın diye boş tuttuğunuz, ine cine top sahası ettiğiniz mail kutum da beni doğrulu-yor. Eksik olmayın.
Lakin, bu hafta size kötü haber: Ben yokum… Başınızın çaresine bakın.
Zira ben “çözüm süreci”ne dolandım. Kafam karıştı. Fena halde… İşin içinden çıkamadım.
Ben de istiyorum “çözüm süreci” vesilesiyle şöööle atraksiyonlu yazılar yazmayı…
Üç vakte kadar her bi’ şeyin hallolacağını…
Sürecin hassasiyetine binaen sınırlı sorumlu davranarak herkesi aklı selime davet etmeyi…Ağır ve vakur ifadeler döktürmeyi…
Tarihi bir dönemeçte olduğumuzu hatırlatmayı…
Evet, ben de istedim…
Erol Katırcıoğlu gibi “Başbakan’ın açtığı yol”dan yürümeyi (Taraf, 21 Şubat 2013). Defalarca duyduğumuz “Yaradılanıyaradandan ötürü sevmeyi” repliğini sanki ilk duymuş gibi köpürtmeyi…
“Bugün Türkiye’de ‘başbakanlık’ düzeyinde söylenebiliyor olmasının önemi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisine ve “Türk milliyetçiliğine” karşı en yüksek perdeden söylenmiş eleştirel bir söz olmasından geliyor” diye döktürmeyi…
Çifte bahara, barışa hazır olalım iyimserliği saçmayı…
Ben de istedim…
Olmadı…
Haberlere kulak verdim, gazeteleri taradım, kafam “çıfıtçarşısı”na döndü…
Dağda gerilla tepeleniyor…
Ovada KCK kovalanıyor…
“Aman ses etmeyin çözüm süreci” deniyor…
Araya Paris Katliamı giriyor…
Öcalan, “Kim beni buraya getirdiyse, Paris Katliamını da onlar yaptı” diyor. (t24, 19 Şubat 2013)
İmralı’nın faili ABD olduğu, herkesin bildiği sır olduğuna… Bunu Öcalan da açıkladığına…
Ve dahası geçenlerde “Obama Barışı Alkışladı”ğına göre…
N’oluyoruz yahu!
Nevrim öyle döndü ki, bırak açılım yapmayı…
Doğru soru hangisi, şaşırdım: Eee hani barış mı, hangi barış mı? BDP’li Demirtaş da “AKP çözüm için yol haritasını açıklasın” (Basın, 23 Şubat 2013) demez mi!
Koptum.
Bizim chaş sol ve liberal tezgahçılara kalsa iş tamam…
“Yol haritası” bile daha ortada olmayan “çözüm süreci”nde Kürtler beyaz bayrakla halaya duracak…
Da… Kürtler yemiyor…
Galiba..
Yalaka kurbanlık gibi kasabın bıçağını yalayacağına… Bölgenin belki de en politik halkı olarak “süreç”te temkini elden bırakmıyor.
Çözümün Kürtçe de konuşması halinde sürecin barışa gideceğini biliyor.
Galiba:
“Diyarbakır’ın da ‘süreç’ konusunda coşkulu bir heyecan yaşamadığını, bu anlamda Hakkari’den farklı olmadığını gördüm.” (Cengiz Çandar, Radikal, 25 Şubat 2013)
Harfiyat’ı da siz gördünüz.
Umarım.
BİZE YALAN SÖYLEMİŞLER
MEDYA bu…
Allem eder kallem eder, hizmetinde olduğu sınıf adına dilimizi de zihnimizi de işgal eder… Sömürgeleştirir.
Efendilerinin, burjuvazinin çıkarını, herkesin ortak çıkarıymış gibi yutturur.
Öyle ki, çok ücret istersek enflasyon azmaz mı, diyen ağlak işçiye…
Cebindeki son kuruşu bile “zordaki” patronuna vermeye kalkan baldırı çıplağın gaza gelmesine…
Biraz da bundan rastlarız…
Zira, “Elin Almanı gibi çalışsak…” la başlayıp, tembelliğimize kahreden cümlelerimizi de -biraz- medyaya borçluyuz…
Bu kitabi duran girizgah şunun için:
Geçen hafta (ahaber.com.tr, 21 Şubat 2013) yayımlanan istatistik, bir çuval yalanı ortaya saçtı.
Bilhassa tatil uzatan gün ayarlamaları sırasında medyanın pompaladığı “Türkiye tatil cenneti,” meğer tevatürmüş…
“Tembel milletiz vesselam” serzenişini de bırakabiliriz…
Çünkü:
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD, hesabı tutmuş…
2011 yılı verilerini kullanarak üye ülkelerde çalışma saatlerini karşılaştırmış:
Türkiye yılda ortalama 1877 saat mesai yapı-yor… Muş.
Bir başka hesapla: Türkiye’de çalışanlar OECD ortalamasından 101 saat daha fazla çalışıyor… Muş.
Peki en fazla çalışan?
Siestada keyif çattığını sandığımız Meksika,
2 bin 250 saat ile en çok çalışan ülke. Onu,
2 bin 47 saatle Şili takip ediyor.
Üçüncü?
Sıkı durun...
Krizdeki kapitalizmi aklama adına bir halkı suçlayan medyanın ideolojik manipülasyonuna kapılanlar için sürpriz…
Halkı tembel olduğu için battığı iddia edilen Yunanistan, 2011’in en çok mesai yapan üçüncü ülkesi: 2 bin 32 saat…
Demek ki: Burjuvazi ile düdüğü medya “Az çalışıp, çok tatil yapıyoruz” efsanesini üflerken daha yaratıcı olmalı…
Tabii Yunanistan’ı batıran emperyalist kapitalizmi temize çekmek için de...
KÜÇÜK ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği Başkanı Nurettin Özgenç, ‘’Tabir yerindeyse iki gün çalışıp, bir gün tatil yapıyoruz. Fazla tatiller… çalışma ahengini bozuyor’’ yorumunda bulundu. (SABAH, 27 Ağustos 2012)
SATIR ALTINDAN NOTLAR
NASNAME SERBEST AMA…
BAŞBAKAN dedi ya, “çözüm süreci”…
Liberaller de yemin billah; kefiller…
Test edeyim, şu “süreci” dedim…
Sanal aleme daldım: Fırat Haber Ajansı (ANF), yazdım… İstanbul 11. Ağır Ceza… Yasak…
Yeni Özgür Politika?.. İstanbul 13. Ağır Ceza… Yasak… Şeytan dürttü… nasname.com’u tıkladım… Karşımda. Yine...Berdevam…
Yeni Özgür Politika’ların İnternet sitesine giriş mahkeme kararıyla yasaklanmış…. Ama PKK-BDP hattına hasmane tavrıyla bilinen nasname.com’a rahatça ulaşabiliyoruz… Kanun manun desek… İzin verilen Nasname ayrılmayı, bağımsız Kürt devletini savunduğunu saklamıyor…
Hülasası: BDP çizgisine paralel denilebilecek Özgür Politika, ANF filan yasak. Ama “ayrılıkçı” Nasname serbest. Neden? PKK ve BDP’ye, AKP/Barzani çizgisinden salladığı için olabilir mi? Soru: “Çözüm süreci” haysiyetli barış masası kuracaksa, muhatabının sesini niye kesmeye devam ediyor?
KUMARBAZ LİBERALLER
DEMOKRAT Yargı Derneği Eş Başkanı Orhan Gazi Ertekin, Osman Can ile “Yetmez ama evet”in bayraktarlığını yaptı. Sonucu gördü. Pardon, dedi. Uyarmaya devam ediyor. Yetmez ama evet 2 sürecine girerken, kulak verelim:
“Devlet ve iktidarı tanımlamak için, CHP’ye müracaat ettiğiniz kadar AKP’ye de müracaat etmeniz gerekir. Her ikisiyle de hesaplaşmayan bir analiz cid
diye alınabilecek içerikten ve nitelikten yoksundur. O (liberal-EA) arkadaşlarımız varını yoğunu, malını mülkünü AKP’ye yatırmış kumarbaz gibi geliyorlar bana.” (Cumhuriyet, 24 Şubat 2013)
Bana da sermayeyi yine kediye yüklemiş gibi görünüyorlar… Liberal arsızlığa aşinayız da… Bunların gazına gelen olur mu hâlâ, onu merak ediyorum… Bir de sonlarını…
Evrensel'i Takip Et