26 Şubat 2013 12:10

Yol yine çatallaştı

Yol yine çatallaştı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suriye’deki durum Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği yönde gelişmiyor. Muhalefet, toplumsal karakter ve siyasal netlik kazanmadığı için çeteler koalisyonu olmaktan öte gidemiyor ve bu yüzden hemen hemen bütün dünya Esad’ı devirme planını değiştirerek müzakerenin kaçınılmaz bir noktaya geldiğinde birleşiyor. Bu noktada ayak direyen yalnızca Erdoğan hükümeti.
Ne var ki, Başbakanın son uçak muhabbeti sırasında Suriye’deki Kürt hareketini kastederek “Böyle bir şeye Türkiye olarak göz yumamayız” demesiyle yolun yine çatallaştığı anlaşıldı. Mesele yalnızca Esad’ın halli değil, Suriye Kürdistanı’nda olup bitenlerle bağlantısı içinde Esad sonrasıdır.  
Hükümetin İmralı görüşmelerine bu konuyu da dahil ettiğinden kuşku duyulmamalıdır. Kürt sorunu, gazetemizin pek çok yazarı tarafından uzun zamandır üzerinde durulduğu gibi, uluslararası bir bölge sorunu niteliği taşımaktadır ve önümüzdeki süreçte bu özelliği gittikçe daha çok belirginlik kazanacaktır. Öyleyse, hükümetin de gördüğünden kuşku duyulamaz, Türkiye’nin siyasi sınırları içinde gerçekleşecek bir çözümün biçimini bu bağlantılar önemli etkileyecektir. Atılacak her adımda, Irak, Suriye ve bir ölçüde İran Kürt toplumları da gözetilecek, onların eğilimleri ve siyasi kararları mutlak surette süreci etkileyecektir. Aynı düzlemde, Türkiye’deki her gelişme de, diğer parçalar tarafından dikkatle izlenecek ve Ortadoğu’nun bu en köklü fakat devletsiz kalmış halkının tümünün sorunu gibi algılanacaktır.  
Bu yüzden Esad üzerinden tarif edilen Suriye sorununun şu ya da bu biçimde çözümünden çok, şu anda hükümeti bir adım sonrası ilgilendirmektedir.
Her süreçte, olayın gelişme eğilimlerinin bir de gelecek tarafından da etkilendiği bir gerçektir. Genellikle düz neden sonuç mantığıyla düşünenler açısından süreçler, önceki etkinin sonrakini belirlemesi biçiminde gelişir! Oysa yalnızca geçmiş değil, gelecek de bugünü etkiler. Henüz olmamış olanların bugün üzerindeki etkisi, geçmişin etkisi kadar güçlüdür.
Tahmin edilebilir ki, Hükümet, İmralı görüşmelerinin ağırlık merkezini şimdi bölge sorunlarına doğru çekmeye başlamıştır. Eğer bu doğruysa, Hükümet zorunlu, kaçınılmaz ve işin doğasına uygun bir gelişme çizgisinde hareket etmeye mecburdur anlamına gelir.
Dönelim Suriye’ye... Bu gelişme çizgisinin kendisini hissettirmesinden sonra Hükümetin Esad politikası nasıl bir renk kazanacaktır? Suriye Hükümetinin yaptığı müzakere çağrısına çetelerin başlıca koruyucusu ve kışkırtıcısı durumunda olan Türkiye Hükümeti ne cevap verecektir?
Açıktır ki, Esad sonrası senaryoların hepsi karanlık dehlizlere yol almaktadır. Denetlenebilir ve kabul edilebilir bir sonuç Esad karşıtları açısından da görülememektedir. Özellikle merkezi otoritenin parçalandığı bir durumda Suriye’deki Kürt hareketinin şimdiden teşekkül etmiş olan gücü ve etkisi daha da büyüyecektir. Basitçe, Esad gittikten sonra, Suriye’deki Kürt oluşumunu Türkiye’nin istediği yönde kim denetleyecek, kim sınırlayacak, ya da ortadan kaldıracaktır?
Esad gitmediği takdirde, Türkiye Esad’la bu konuda anlaşabilecek midir? Bunca düşmanlıktan sonra Esad böyle bir görüşmeye razı olacak mı?  
Türkiye’nin Suriye politikasının açmazlarla dolu içeriği Kürtler devreye girince içinden çıkılmaz bir noktaya gelmektedir.
Şimdi Hükümet için başını iki eli arasına alıp düşünme zamanıdır: Esad’ı devirip Kürtleri başıma bela mı etsem, Kürtlerle anlaşıp Esadı devirsem sonra da onları mı halletsem, Esad’la anlaşıp önce Kürtleri mi sahneden silsem?..
Hepsi birbirinden berbat sorular... Başı ağrımasın ne etsin?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa