İstatistikler ne gösterir?
Fenerbahçe, 10 Şubat’ta Mersin İdmanyurdu maçıyla başladığı seride, 14 günde 3’ü deplasman, 1’i seyircisiz olmak üzere 5 maç oynadı ve bu süreci kayıpsız atlatmayı başardı. Aslında Fenerbahçe’yi çalıştırmaya başladığı 2010-2011 sezonundan beri, Aykut Kocaman’ın öğrencileri ligin ikinci yarısında performanslarını üst seviyeye çıkarmalarıyla dikkat çekiyorlar. Kaybettikleri Sivas maçı da dahil olmak üzere, Fenerbahçeli futbolcuların, sürekli üzerine koyarak performanslarını arttırdığını söylemek mümkün. İlginç olan ise, bu artışın ciddi bir maç trafiğiyle birlikte olması. Bu hafta, 1461Trabzon maçı ile birlikte, Avrupa’da, kupada ve ligde yoluna devam eden Fenerbahçe’nin toplam oynadığı maç sayısı 44 olacak. Milli takımlarda da görev alan futbolcular düşünüldüğünde, sezonun bitmesine daha 10 hafta varken, 50 maç sınırına yaklaşan oyuncu sayısının çok fazla olduğu hemen görülüyor. Basit bir karşılaştırma yaparsak, bu sene Avrupa’da yer almayan ve kupada elenen takımlarının oyuncuları bu hafta 24. ya da 25.resmi maçlarına çıkacaklar. Başka bir deyişle, Fenerbahçeli futbolcular daha şimdiden meslektaşlarının büyük çoğunluğunun iki katından fazla maç oynamış durumdalar.
Futbol oyunu üzerinde “ahkam” kesmeyi seven birçok yorumcu aslında buz dağının görünmeyen bu kısmıyla fazla ilgilenmiyor. Ziegler’in gelmesiyle, nefes alma fırsatı bulan Hasan Ali Kaldırım’ın 2 hafta dinlendirilmesinin bile, “kadro dışında kaldı” manşetleriyle verilmesinin bir izahı var mıdır? Ne yazık ki memleket futbol yorumcularının büyük bir kısmı, Aykut Kocaman, Fatih Terim, Samet Aybaba ve diğer teknik direktörlerin yerine takım yapma ve oynatmayı çok seviyorlar. Futbolcunun son antrenmandaki durumu, oynadığı maçların sayısı, fiziksel kapasitesinin geldiğini noktanın onlar için fazla önemli değil. Teknik direktörlerin oyuncu tercihleri sanki tamamen öznel, şahsi kaprislerle yapılmış, bilimsel hiçbir veriye dayanmıyormuş gibi yapılan yorumların kabul edilebilir bir tarafı yok. Bu durumu ne kadar tartışırsak tartışalım, sonuçta “alıcısı” olduğu sürece bu tür “yorumlarda” devam edecektir.
Futbol, kuşkusuz sadece istatistik verilerden ibaret değildir ama istatistik veriler de bazı önemli noktaların altının çizilmesinde faydalı olur. Sezonun ikinci yarısı itibariyle, Fenerbahçe’nin bütün bu maç trafiğine rağmen, en az gol yiyen, en çok şut çeken, en çok pas yapan, en çok korner kullanan takım olması, Aykut Kocaman’ın hedefleri doğrultusunda bir takımı inşa etmeye devam ettiğinin en önemli göstergesi. Şu anki zor gol yiyen yapısıyla tam bir “turnuva takımı” görümü çizen Fenerbahçe’nin Viktoria Plzen’i geçerek UEFA kupasında başarılı olması hiç şaşırtıcı olmayacak.
Bu hafta son bir notta “meşale” meselesine düşmek gerekiyor aslında. Fenerbahçe’nin cezası nedeniyle seyircisiz oynamak zorunda kaldığı Bate maçının ikinci yarısında stat dışından atılan işaret fişeklerinin sahaya düşmesi yeni bir tartışma başlattı. Kimi yorumcular, bu meşaleleri atan taraftarları, Fenerbahçe’nin kötülüğünü isteyen, “terörist” , “hain” gibi sıfatlarla anmakta bir beis görmediler. 3500 vuruşluk bir köşeye sığmayacak bu tartışmayı hakkıyla yapmanın burada imkanı yok. Ancak, taraftarlara bu nitelemeleri yapan yorumcuların tribün kültüründen de habersiz olduğunu söyleyebiliriz. Futbolun kapitalist ekonominin önemli bir sektörü haline gelmesiyle birlikte “geleneksel taraftar kültürü”, UEFA ve Federasyonlar tarafından düşman ilan edildi. Yoksulların ve “geleneksel taraftar kültürünün” statlardan dışlanması için pahalı bilet politikasının yanı sıra bir dizi yasak gündeme getirildi. E-bilet uygulamasının, ayakta maç seyretmenin ve meşalenin yasaklanmasının temel amacı futbolu geleneksel yapısından arındırıp, “elit” hale getirilmesidir. O işaret fişeklerini atanlar “endüstriyel futbola” karşı “geleneksel taraftar kültürüne” sahip çıkanlardır. “Hain” değil bildiğiniz gerçek “taraftardır” ve bütün dünyadaki “ultras” taraftarlar gibi anlamsız meşale yasağına karşı çıkmaktadırlar.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri
204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'
0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

Özel yetkilendirilmiş TBMM komisyonu gündemde

'Ömrümüzü verdik, emekli bile olamadık'

Ukraynalı Gazeteci Guz: Ukrayna, ABD desteğini korumak için çıtasını düşürecek

Evrensel'i Takip Et