Başlığı yazarken epey düşündüm: Öyle ya onlarca yıldır kafalara kazılan umutsuz, ötekileştirici, tek-tipçi, öfkeli, talancı yurttaş profili birkaç görüşmeyle sonlanmayacağına göre barış ve çözüm umudunun bir başka bahara ötelenme tehlikesi her zaman vardır. Ben yine de bardağın dolu tarafını görerek değerlendirmeye çalışayım. Bunun için epey olumlu gelişme de yok değil hani…
Sinop, Samsun ve Hatay’da yaşanan linç girişimleri savaştan beslenen çevrelerin dinamizmini yansıtıyor. Tehlikeli olan şey bu güçlerin hâlâ korunuyor olmasıdır. Ulusalcı çevrelerin kutsal ittifakı ve askeri/siyasal operasyonlar olumsuzluğu arttıran başka etkenler olarak beliriyor. Olumlu gelişmeler yok mu? Var elbette: Kalıcı bir barışa yönelik olarak HDK, EMEP, BDP ve TBM (Türkiye Barış Meclisi) başta olmak üzere farklı kurumlardan ve topluluklardan gelen güçlü girişimlerle birlikte A. Öcalan’la ikinci görüşmenin yapılmış olması çok olumludur. Lice’de halkın bedenlerini siper ederek operasyonları durdurması, asker ve gerilla annelerinin birlikte verdiği mesaj, Berfo Ana’nın uğurlanışında ortaya çıkan tablo ve yapılan kamuoyu yoklamaları toplumun hemen her kesiminin barış ve çözüme yönelik isteğini ve umudunu yansıtmaktadır..
Özellikle eğitim ve sağlık gibi hepimizi çok yakından ilgilendiren alanlarda neoliberal politikaların yıkıcı etkilerinin her geçen gün daha da belirgin hale gelmesi barış, özgürlük ve adalete olan açlığı da görünür kılıyor. Suriye’de yaşanan kriz ve savaş durumu söz konusu yıkımı katmerleştiriyor ve sonuçta barış özlemi ağır basıyor.
Diğer bir kayda değer gelişme Demokratik Türkiye isteğinin de öne çıkmasıdır. Demokratikleşme eğiliminin öne çıkması her anlamda sevindiricidir ve umut vericidir bence. Demokrasinin ne olmadığını kendi yaşamımızdan biliyoruz artık. Şimdi, demokrasiyi tesis etme zamanıdır diye düşünmek durumundayız.
Toplumsal düzlemde geniş bir yozlaşma söz konusu. Demokrasi karşıtlarının bilinçli şekilde derinleştirdiği yozlaşma, değer yargılarının ve toplumun yaşantısında yer tutan kavramların içini boşaltarak barışa giden yolu tıkama ya da uzatma işlevi görmektedir. Dün okuduğum bir gazete haberi; Yüksekova’da (Gever) kap-kaç olaylarının arttığı şeklindeydi. Savaşın sıcaklığının yakından hissedildiği coğrafyada uyuşturucu, fuhuş ve gasp konularında müthiş bir artış söz konusudur. Bu alanda bilinçli yaratılan bir boşluk vardır ve bu boşluktan yararlandırılan tacirler adeta cirit atmaktadır. Bu durum gelecek açısından endişe vericidir.
Farklı kesim ve kurumların olumlu ortaklığı sürdüğü sürece barış ve çözüm umutları çoğalacaktır. Önemli olan demokratikleşme için harcanan emeğin barış için ve barış için harcanan emeğin de demokratikleşme için olduğunu anlamak ve anlatmaktır. Unutmayalım; Hepimizin barış, adalet ve özgürlüğün olduğu demokratik bir ülkede yaşama hakkı vardır. Bunun için hep birlikte mücadele etmek ve emek harcayanları yalnız bırakmamak gerekiyor.  Yaklaşan baharı barış baharına çevirmek ve Demokratik Türkiye’yi tesis etmek kendi ellerimizdedir.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et