28 Şubat 2013 10:08

Ankara-İmralı, Ana dil-Ana dili: İki kral bir ipte, ipin ucu nerede?

Ankara-İmralı, Ana dil-Ana dili: İki kral bir ipte, ipin ucu nerede?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hukukta her ayrılığa bir “mücbir sebep” bulunuyor da evlilik için de bir mücbir sebep gösterilebilir mi? Evlilikler mücbir sebeplerden daha çok iradi ve özgürlükler alanına mı ilişkin?
“Ulusallık” sorunları, etnik sorunlar, aynı evlilik ve ayrılıklarda olduğu gibi, maalesef sadece çiftler arasında oynanmıyor. Maalesef bu tür oyunlar aynı zamanda uluslararası piyasalarda, istihbarat teşkilatları arasında, “derin” oluşumlar arasında, gizli kapılar ardında, çoğu kez de kamuoyu yanlış yönlendirilerek oynanıyor. Son günlerde de böyle bir oyunun oynandığı kanaatindeyim. Kim kiminle kimin için kime karşı nasıl bir oyun içinde, bunları görmek için biraz zamana ve bazı taşların yerine (o yer neresiyse) oturmasına ihtiyaç var.
Oyun “yönetici sınıflar” arasında oynansa ve orada kalsa belki bununla da avunulabilir. Ancak her yıkılan duvarın altında birileri, en çok da çoluk çocuk kalıyor. Bu kez de altta birilerinin kalma olasılığı bulunmakta olup Türk’üyle, Kürt’üyle altta kalanlar büyük olasılıkla yine halktan kişiler olacaktır. Bu mücbir sebeplerle oyunu az çok okumaya çalışmak da hepimiz için bir ödev haline geliyor.
Bu süreçte söylenenlere değil de olan bitene bakmamız, özellikle de kimlerin nasıl etkileneceğini görmeye çalışmamız bazı çıkarımlarda bulunabilmemize yardımcı olabilir. Ancak mevcutlar da uzun erimli ipuçları sağlamayabilir. Bu süreçte oyunbozanlar da,  çift bozanlar, mızıkçılık yapanlar, taş koyanlar da olacaktır.
Belki de en zorlayıcı paradoks hem oyundan kaçamayıp, hem de kurucu olamamak. Dahası kurucularının bile kimler olduğunun hep örtülü kalması ki böyle bir durumda halkın olası “boş” güven duygusunun yanlış da olsa güvensizlikten daha büyük riskler taşıyacağı öngörülebilir.
Frazer”in dinin ve folklorun köklerini aradığı “Altın Dal”daki paradoksu ile “katil kutsal rahip kralın” (mitolojiye göre Nemi’de halef kutsal-rahip aslında selefini öldürerek o kutsal Orman Krallığına erişebilmektedir) merhametine nasıl sığınacağız? Hele de bugünkü haliyle, aynı ormanda iki krallık iddiası varsa, ipin ucunun nerede olduğu da çok kestirilemiyorsa.
Yine de belli okumalara da şans var. Frazer, ilkel mitolojilerle günümüzdeki anlayışın çok uzak olmadığını, vahşetle uygarlığın iç içe olduğunu da iddia ediyordu. Ankara kulislerindeki çalkantılı görünüme rağmen benzerlikler farklılıklardan daha çok olabilir. AKP, MHP ile BDP’yi benzer milliyetçi anlayışta olmakla, MHP, AKP ve CHP’yi teröre taviz vermekle, BDP, MHP ile CHP’yi devletçilik yapmakla, CHP, AKP ve BDP’yi başkanlıkta anlaşmakla suçluyor. Hepsi de az çok AB ile, ABD ile uzlaşır görünüyor. A=B ise, B=C ise, A=C midir, belki böyle bir formülü sosyal olaylara uygulamak matematikle sosyal realiteyi birbirine karıştırmak olur. Yine de sosyopolitik alanlarda da bazı denkliklerden söz edilebilir. Örneğin pragmatizm böyle bir denkliğe ne kadar katkı sağlar, bilemiyorum. Marx’ın değişim değeri sanki daha açıklayıcı gibi. Paranın cinsi cibilliyeti vicdanı yok. Kapitalizm her bir şeyin birbirine göre pahasını para parametresi üzerinden piyasada belirleyebiliyor. Bu anlamda A=B, B=C, C=A formülü kısmen de olsa sosyal olaylar için de geçerli olabilir. Bu “=” denklemine ruhunu ise “ana dilleri” olmasa da “ana dil”i AB, ABD ve/ya uluslararası enerji piyasası sağlıyor olabilir.
Her dilin bir diğerine eş değerliği veya belli bir uzlaşımsallığa dayanması anlaşmamızı kolaylaştırıyor. Her diyalogda hem belli oranda bir diğerine dönüşme, hem de belli tarihilikler, birbirine tümden çevrilemezlikler söz konusu. Bu özgüllükler yüzünden aynı dil grubunda bile aynı zamanda bir “sağırlar diyaloğu” da konuşmaya eşlik ediyor. Paradoks da burada yatıyor.
Ana dillerinin birbirine yabancılaşmaması, bir diğerine göre “ana dile” dönüşmemesi dileğiyle. Doğrusu da “ana dil” değil “ana dili”, tek dillilik değil çok dillilik olsun. Bir de bu işin pratiği, yüzyıllara yayılan söylemi kadar zor olmasın: “Karacoğlan der ki kondum göçülmez/ Acıdır ecel şerbeti içilmez/ Üç derdim var birbirinden seçilmez/ Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm”.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa