28 Şubat 2013 10:59

Devrimci bir müzik kutusu

Devrimci bir müzik kutusu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tam müzikallerin devri kapandı diye düşünürken bir görkemli örnekle seyirci karşısına çıkmaları, bir sinema adeti oldu. Bu birkaç yılın temsilcisi de, aslında tiyatroda epeyce sahnelenen bir müzikal olan Victor Hugo uyarlaması  Sefiller olacak. Oscar’ın adayları arasında yer alan film yardımcı kadın oyuncu, ses miksajı ve makyaj ödüllerini aldı. Meraklısı olmayanlar için biraz zor bir macera olsa da, başarılı anlatımı, renkli görüntüleri, meşhur oyuncu kadrosu, etkileyici atmosferi, akılda kalan şarkılarıyla uzun ve seyre değer bir film Sefiller.

Konusu, bilinen öyküye oldukça sadık. Devrimin üstünden geçen birkaç on yılda Fransa’nın yeniden imparator tarafından yönetildiği bilgisi veriliyor önce. Zincirlerle bağlı mahkumlarla birlikte söylenen “Yere bak” nakaratlı şarkıyla açılıyor ve hapisten çıkan Jean Valjean ile hayatı boyunca onu izleyecek olan Müfettiş Javert’le tanışıyoruz. Hukuk sisteminin adaletsizliğinin kurbanı Jean Valjean kendine yeni bir hayat kurduktan sonra, işgüzar, duygusuz, tam kanun adamı Javert ile ikinci karşılaşmaları gerçekleşiyor. O sırada Fantine de orada, ahlakçılığın kurbanı olarak fabrikadaki işinden atılınca kendini genelevler sokağında bulan bir genç kadın. Yıllar, Fantine’in kızını büyüten Jean Valjean ile Javert arasındaki kovalamacayı devrim sırasında barikatlara taşıyor.

‘DUYUYOR MUSUNUZ HALKIN ŞARKISINI’

Romantizm akımının en bilinen eserlerinden biri olan Victor Hugo romanının, devrimin fikirlerini yüceltişi ve dönemin Fransa’sına yönelttiği eleştiriler gibi karakterini veren unsurları koruması, Sefiller’i önemli bir uyarlama haline getiriyor. Hukukun sınıfsallığı, devletin halk düşmanlığı, yoksullukla gelen sefillik, fabrika hayatı, Cosette’in bakıcılarında cisimleşen her devrin adamlığı, iş birlikçilik, naifliği ve cüretkarlığıyla devrimcilik gibi noktaların bu kadar yerli yerinde olması başlı başına başarı.
Tekrar söylemeye gerek yoksa da, izlemek hakikaten zor, birbirlerine ismini bile şarkıyla söyleyen karakterlere yabancılaşmadan öyküye girmeyi başarmak. Ama akışa kendini bir kez kaptırınca, o kadar tıkır tıkır işleyen, ritmiyle seyircisini içine alan ve ihtişamıyla büyüleyen bir yanı var ki, Sefiller’in bir büyük sinema eseri olarak hafızalarda yerini alması mümkün.  Karşılık beklemeyen iyilikler, gümüşçü papaz ya da ayaklanmada haini serbest bırakmak gibi, tuhafsa da Victor Hugo romantizmiyle anlaşılabilir bir içtenlikten ileri geliyor. Jean Valjean’ın kızı Cosette ile devrimcilerin ileri gelenlerinden Marius arasındaki aşkın gölgede bırakmasına izin verilmeyen devrimin adım adım yaklaşması, filmin ikinci yarıda temponun giderek artmasını sağlıyor. Düşmanın onları kıstırdığını anlayınca, son barikatta küçük Gavroche şarkıya bir başlıyor, “Duyuyor musunuz halkın söylediği şarkıyı? Öfkeli insanların şarkısını?​”, seyircinin tüylerini iyi ki müzikal izliyoruz dedirterek ürpertiyor.

ÖZGÜRLÜK, SEFİLLİK, KARDEŞLİK

Aslında romanın iyi uyarlamalarıyla seyirci tanışık, 1998 tarihli Liam Neeson’lı, Uma Thurman’lı Bille August filmi de bunlardan biriydi. Kekeme bir kral olmanın zorluklarını işleyen Oscarlı filminden sonra Yönetmen Tom Hooper’ın diliyse şarkı söyleyerek çözülmüş, ne mutlu ki. Basbayağı mavi beyaz kırmızı bir film karşımızda, Fransa bayrağına sarılıp sarmalanmış. Ama sırasıyla Jean Valjean’ın kaçışı, Fantine olsun, halktan başkalarının olsun hikayeleri ve devrim üçlüsüyle, sanki sloganı değiştirmiş: özgürlük, sefillik, kardeşlik.
Ödüllü Anne Hathaway, kısa ve acıklı Fantine rolünde şarkılarla yaşamayı kendine en yakıştıran oyuncu hakikaten. Jean Valjean’ı oynayan Hugh Jackman’ın her an şarkıya başlama bahanesi arayan bakışlarına rağmen bir izlenesiliği var. Belalısı Javert rolündeki Russell Crowe, yapamıyor gibi değil ama, yanlış filme gelmiş gibi durmaktan kendini alamıyor. Başka film de var içeride, Sacha Baran Cohen ile Helena Bonham Carter bir komedideler mesela. Olsun.
Sefiller baştan sona bir müzik kutusu gibi, ve baştan sona derken üç saate yakın bir uzunluktan söz ediyoruz. Ama romantizmin devrimci yanından uzaklaştığı çağda, hakikati hak eden seyircinin yabana atacağı bir film değil.


Orijinal adı:  
Les Miserables
Yönetmen: Tom Hooper
Oyuncular: Hugh Jackman, Russell Crowe, Anne Hathaway, Eddie Redmayne, Amanda Seyfried

evrensel.net Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa