1 Mart 2013

Pencere önündeki akşam*

DİĞER YAZILARI
Bir kuşağın katilleri 21 Haziran 2014
Kapanmasın kirpiklerin 14 Haziran 2014
Şiire saygıyla 7 Haziran 2014
Zinciriye şairleri 31 Mayıs 2014
TÜYAP Diyarbakır 24 Mayıs 2014
Vicdan göçüğü 17 Mayıs 2014
Sanat bir yürüyüştür 10 Mayıs 2014
Dünyanın gülü Mayıs 3 Mayıs 2014
Ortak vicdan 26 Nisan 2014
O gün 19 Nisan 2014
YAZI ARŞİVİ

Fransız Şair Paul Eluard şiir ve şair için “Şair esinlenmekten çok, esinlendiren kişidir” der. Bu güne değin şair için duyduğum en sade ve en derin anlamlı sözlerden biridir bu. Elimde Serhat Hemdem’in Kürtçe şiirlerinden oluşmuş “Pencere Önündeki Akşam” kitabını okuyorum bir kaç gündür. Onun şiirlerini okurken Paul Eluard’ın sözleri geldi aklıma. Şiirlerin çoğunda sözcükler gerçek anlamlarının yanında daha derin ama o kadar da insana tanıdık gelen yan anlamları yüklenmişler. Her dize bir çocuğun sözleriymiş gibi geliyor kulağa; içten, yalın, riyasız ve masalsı;
“gülüyorsun
geçiyoruz biz
Kürtçenin iğne deliği göğünden.”Serhat Hemdem, çok yönlü bir sanatçı. Uzun yıllar değişik sanat dallarına emek vermiş bir emekçi. Hâlâ bir müzik grubunda kaval çalarak yaşamını devam ettiren biri.
2001 yılının güzünde bir gün bana misafir oldu. O zaman Kürtçe hiçbir dergi yayınlanmıyordu. Uzun sohbetimizde bir dergi çıkarma düşünceleri olduğunu söyledi. 2002 yılında O, Yeqîn, Rıfat Arya ve Zana Serwer birlikte “Kevan” adlı bir dergi çıkardılar. Benim de her sayıya ürün gönderdiğim Kevan 6 sayı yayınlandı. O koşullar da böyle bir dergiyi yayınlamak, dağıtımını yapmak hem cesaret hem de büyük emek isteyen bir işti.
Serhat, söz ve müziği kendisine ait “Pel û Payîz”, “Xet û Xelek” Koma Hemdem adlı grupla müzikseverlere ulaştırdı. Daha sonra Koma Mahabad da “Siwaro” parçasına tanık olduk.
Ben onun şair yönünü biliyordum ama bir daha ne dergilerde ne de başka bir yerde şiirlerine rastlamadım.
“Pencere Önündeki Akşam” bu nedenle bana bir sürpriz gibi geldi. Güzel de bir sürpriz. Günün ve dönemin ruhuna uygun bir şiir kitabı. Kürtçe şiirin ulaştığı gelişimi de göstermesi açısından da önemli bir kitap. İçinde yüksek perdeden tek kelimenin ve sloganı çağrıştıracak bir dizenin olmadığı bir şiir. Dicle gibi nazlı ve nazenin ve Mardin ovasının engin gönül huzurunu kendinde toplamış, bireyin iç dünyasını ve acılarını biraz da ıskalayarak ama göstererek, duyumsatan bir şiir Serhat Hemdem’in şiiri.
Kürtçenin modern şiirle dansının şiiri; Dadaizmden, sürrealizme evrilen ve oradan postmodern nüvelere kadar değişik evrelerin içi içe geçerek olgunlaştığı şiir.
“acılar döküldü güle, zamanın terkisinden
zulmün duvarında asılı kaldı zaman”
dizeleri bizi bir uzamsızlığa götürüyor ki orada kendinizi içinden çıkışı mümkün olmayan hapsedilmiş bir zaman da hissedersiniz; ama ardından şu dizeler;
“hadi bir avuç gözyaşı çalın sarıörgülünün yağmurundan
ve boyuma uyarlayın,
çıkabileyim diye nağmelerinden ölümün
durmayayım hiç bir çağda.”
Serhat Hemdem toplumcu yanıyla beraber iç dünyasını da aynı duyarlıkla ve içtenlikle yazar;
“yedi kuşaktan bu yana
boynumuzda dolanan güneş ve zaman/hep güz gibi dökülür zamanın kabuğundan.”
“ne hoştur/yüreği öpmek/topuğundan”
ve belki de en insani şiiri “belki/kırık bir pencereyim/bu yüzden yaralı bakıyorum/dünya ya.”
Kitabın en uzun şiiri “bir avuç anı”da dili kullanımdaki ustalığını ve Kürtçenin şiirsel söylemine tanık oluyoruz. Yer yer sözlü geleneğin izlerini çağrıştıran dizelerden örülmüş imgeler, sosyolojik gerçeklikle de örtüşerek okuyanın ruhunda naif bir tat bırakmaktadır;
“Nöbetçi çivinin önünde üşüyen bir misafirdir ay…Kırık pencere önünde yaralı bir kaçakçı gibi rüzgar.” Hoş geldin yüreğini şiire katık yapan şair,
Bahtın açık olsun!

*ÊvaraLiBerPencerê-Weşanxaneya Ava-Diyarbekir 2013

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et