Savaş kolay mı?
Barışı anlamanın yolu savaşı doğru anlamaktan geçer. Kavramları zıtları üzerinden de algılamayı bilmek gerekir. Barışın ne kadar önemli olduğunu ifade edebilmek için, savaşı hafife alan değerlendirme yapmak, savaşın da barışın da ne ifade ettiğini bilmemektir.
Başbakanın konuşma metinlerini hazırlayanlar “savaşın kolay barışına zor” olduğunu iddia etmişler. Barışın bazı yönleri ile zor olduğu doğrudur. Ancak bu savaşın kolay olduğu anlamına gelmez.
Kaldı ki savaşın zorluklarını bilemeyen, barışın değerini de hak ettiği ölçüde bilemez.
Savaşmayı göze almak zordur.
Savaşı durdurmaya gücümüz yetmiyor olabilir ama barışı kolaylaştırmak bizim ellerimizdedir.
Kendi ellerimizle zorlaştırdığımız barışı, inşa edemediğimiz için savaşmak zorunda kalmanın neresi kolay olabilir.
Zorluk ya da kolaylık, peşinen bir erdemlilik ifade etmez. Övülmeye ve öncelenmeye değer olan erdemli davranmaktır. Böyle davrandığınızda bazen zoru göze almak bazen kolay olanı zorlaştırmamayı bilmek gerekir.
Barışı zorlaştıran savaşın kolaylığı olabilir mi ?
Suçlanması gereken savaş değil, savaşan tarafların tutumları olabilir. Barışı zorlaştıran da, bu açıdan sorgulanması gereken tutumlardır.
Türkiye, on yıllarını kaybettikten sonra barışın, savaştığınız muhatabınızla yapılacağını öğrenmiştir. Muhatabınızla barışmak için neleri yapmak, neleri yapmamak zorunda olduğunuzu öğrenmek için de on yıllarımızı kaybetme lüksümüz var mı?
Muhatabınızı öldüremediğiniz için barışmak zorunda kalmanız anlaşılır bir durumdur. Bir yandan barışma iddiasında olup diğer yandan öldürme arayışında olmanın izah edilebilir bir tarafı yoktur.
Napolyon’un savaşı neden kaybettiniz sorusuna verilen ilk cevaptaki barut yokluğu gibi, barışı kaybetmenin nedeni olacak eksiklikler bellidir. Tutarlı bir barış planınız yoksa, barışın neden kaybedileceğine dair diğer eksikleri saymaya bile ihtiyaç kalmaz.
Ciddi ve tutarlı bir barış planı çıkartmaktan kaçınarak, muhataba güven vermek, ikna edici ilişki geliştirmek mümkün olmayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin böyle bir plan sunamıyor olması, ne bilgi eksikliği ile izah edilebilir ne deneyim eksikliği ile.
Çözüm için adım atmayı karşısından bekleyen, kamuoyuna açık bir öneri sunmaya gücü yetmeyen, göğsünü gere gere hak temelli bir barışı savunmaya cesaret edemeyen bir devletin “savaşı kolay” görmeye başlaması ilginç bir durum değil mi?
Eski devlet, zorluklarını bile bile savaşı tercih ediyordu. Barışı istediğinde gerçekleştirebileceği kolay bir iş sanıyordu. Yeni devlet, savaşın zorluklarını bile idrakten uzak, barışa güç yetiremediği için savaşmaya devam ediyor.
Gün geçtikçe, barışa zaman olarak yakınlaştığımız kesin. Barışa yaklaştıkça ödeyeceğimiz bedelin büyüyeceğini de bir kabullenebilsek.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası
AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!
317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri
204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'
0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

Özel yetkilendirilmiş TBMM komisyonu gündemde

'Ömrümüzü verdik, emekli bile olamadık'

Ukraynalı Gazeteci Guz: Ukrayna, ABD desteğini korumak için çıtasını düşürecek

Evrensel'i Takip Et