05 Mart 2013 11:07

Kolektif ağrı

Kolektif ağrı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ağrı nedir diye sorulduğunda soruyu kimin yanıtladığı önem kazanır.
Bir hekim için ağrı “hastayı hekime getiren en önemli hasta yakınması” iken hasta için bu tespit belki de sadece bir sonuçtur.  “Ağrı insan bedeninin kendisini hatırlatmasının en etkili yoludur” denir. Ve yine der ki edebiyatçılar “duyulan ağrının dile getirilmesinde sözcükler aracılık eder”. Ya sözcükler hatırlanamıyorsa?  
Kimi zaman da ruh bedende kendini ağrıya döker. Baş edilemeyen her ne varsa rurhun derinliklerinde, insan bedeninde kendisine bir sığınak arar. Kimi zaman baş ağrısıdır o, kimi zaman mide krampları...  Bazen de ağrı kolektiftir. Savaş suçları, halka yönelik toplu kıyımlar, zorunlu göçler hem mağdurlar hem de tanıklarda kolektif ağrı yaratabilirler.  Hekimlerin reçetesinde ise gerçeklik bir anda “gastrit” veya “gerilim baş ağrısı” tanılarına dönüşür. Nedeni, niçini, nasılı her olguda sormaya mahir tıp iş kolektif ağrıya gelince es geçer ve reçete kıvamında örter üstünü.
Tasada, kıvançta, hastalıkta, sağlıkta diye başlar tüm gönüllü birliktelikler. Evlilikte de böyledir, vatandaşlıklar da!
 En çok kalp krizi nerede izleniyor bu ülkede? Nedeni salt beslenme ve hayat tarzı olabilir mi? Sanmam! En çok kalp krizi ve kalpten ölümler
Kürt yoğun bölgelerde yaşanıyorsa o kalplerde ki ağrı olsa olsa kolektif bir ağrıdır.
 Bir arada yaşama kültürü kolektif ağrı bahsinde de kendisini gösteriyor.
Önce Bulgaristan’da “Türklerin zorla adları değiştiriliyor” öyküleri ile somatizasyonları toplum mühendislerince
şekillendirilen ve mide ilacı, ağrı kesici kullanımı artan Türkleri hatırlayalım. Sonra da Rojova’da ki milyonlarca Kürdü! Hani bir nüfus cüzdanı  dahi olamayan Kürtleri ve sınırın bu yakasındaki kardeşlerini!
Yakın zamana kadar devlet ve Türkler diyor ki; ey anadilini konuşmasını yasakladığımız Kürtler “Bulgaristan’da Türkçe adları değiştirilmeye çalışan Türkler için üzülün”. Irakta yaşayan Kürtler için değil ama Türkmenler için üzülün, kaygılanın!
 Oysa şimdi barış zamanı. Ve Kürtlerin yüreğinde şu soru söze dökülmek üzere: “Ya Rojova Kürtleri?​”  Evet; Rojova’dan Halepçe’ye, Diyarbakır’dan Sinop’a Kürtler için her bir sıkıntı, elem daha fazla baş ağrısı, daha fazla kalp ağrısı, daha fazla gastrit demek. Diyeceğim o ki bu ülkede yaşayan tüm halkların kolektif baş ağrısı nedenleri benzeşmedikçe barışa giden yolda daha yapılacak çok iş var.  Rene Leriche’nin “dayanılması en kolay ağrı başkalarının ağrısıdır” der. Peki bu ülenin halkları birbirleri için başkası mı olmalı?  Eğer bu ülkede hayat bulan Türkler, Kürtler, Lazlar, Araplar ve cümle halklar ağrıda buluşamıyorsa bunu çözmek gerekiyor. Çözümün adı ise basit ve yalın: “Barış”


BARIŞIN TERİ

O söz hepimizin kulağındadır: “Fazla koşma terler hasta olursun”. Annelerimizin ortak kelamıdır o. Çoğu kez büyüklerimizi dinlememişizdir çocukluğumuzda. Ve iyiki de öyle yapmışızdır!
Ve şimdi; barış zamanı hepimizi çocuk kadar saf koşmaya davet ediyor. Bu kez annelerimiz değil ama kelamın deneyimi “fazla koşma
terlersin barış yolunda” demeye getiriyor. Dinleyecek miyiz?  Bir yazımda şöyle demiştim tere dair:  “Habire güç gösterisi sergiler muktedirler. En sık da sayıların bolluğundan medet umarlar. Onlar konuştukça bir ter basar ezilenleri. Islanır, hararetlerini düşürür, streslerini azaltır ama bir o kadar da koku akıtırlar terleri ile o ana. Ter ortak savunma mekanizması, hem muktedirler hem en alttakiler için. Ama içeriği aynı olmasa gerek. Korkutanla korkanın terlerini koku ile ayırmakta hünerli köpekleri
sanırım hatırladınız. Sanırım aç ile tokun terlerindeki kimya farkı da sizlere yadırgatıcı
gelmeyecektir.”  Barış süreçleri terletir. Ama terin kimyasıdır sonucu belirleyecek
olan. Ne zaman ki tarafların terlerinin kimyası benzeşmeye başladı işte o an barışın, kardeşliğin, umudun buluştuğu an olsa gerek.
 Ama taraflar tek başına yeterli değildir barışın sürekliliğinde: Aç ile tokun, ezen ile ezilenin, sömüren ile sömürülenin terleri farklı
oldukça barış nereye kadar gidebilir ki? İnsanlık tarihinin bize öğrettiği halkların kardeşliği kadar terin kardeşliği de önemlidir. Ve ikisini bir arada yürütmek hiç de zor olmasa gerek.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa