Son düdüğe kadar mücadele...
Fotoğraf: Envato
Daha geçen hafta, gazete sayfalarında yapılan yorumların mürekkepleri kurumadı. Televizyon kanallarında konuşulanları, internet üzerinden henüz tazeyken dinlemek mümkün. Futbol üzerine kalem oynatıp dil dökenlerin büyük çoğunluğu, Mayıs ayının ortasında oynanacak Fenerbahçe-Galatasaray maçına kadar, her iki takımın da puan kaybetmeyeceği konusunda hemfikir olmuşlardı. 24. hafta maçları oynandı ve bütün yorumlar, bir anda, “ışık hızıyla” değişti. Memleket insanı nasıl olsa “hafızasız”, hatırlamaz…
24. haftanın iki kilit maçı vardı: Eskişehirspor-Galatasaray ve Beşiktaş-Fenerbahçe. Bu iki önemli maçın, oynanan futbolu çok da yansıtmayan sonuçlarla bittiğinin herkes farkında. Galatasaray’ın, gol yemeden, Eskişehir maçını berabere tamamlaması bir “futbol mucizesiydi”. Fenerbahçe’nin ise sezonun en iyi futbolunu oynadığı maçta, MHK’nın da “önemli katkısıyla”, Beşiktaş’a 3-2 yenilmesi daha büyük bir “futbol mucizesiydi”. Son yılların moda deyimiyle, fahiş hakem hatalarını bile, “futbolun güzelliği” bu değil mi “hakem de insandır” diyip geçenlere, “yok böyle bir güzellik” diyip şimdilik geçelim…
Ama işin bence güzel tarafı, bu iki maç sonrası, her iki takım için de puan kaybetmez diyenlerin, ellerine son 10 haftanın karşılaşma takvimini alıp, kim ne kadar puan kaybedebilir tartışmasına girmesiydi. Çünkü “iyi saatte olsunlar” ellerini fazla uzatmazsa, “görünen köy”, kılavuzun yol göstermesine rağmen, hedef için ciddi bir mücadele gerektiğini ortaya koyuyor. Oynanan futbol açısından ortada “çantada keklik” bir durum yok. Son dönemlerde memleket futbolunun önemli aktörleri konumuna gelen, “Paper Moon ya da Sunset masaları” yarışa karışmaz ise, ne olacağı sadece sahada belli olur. Etiler “pazarlıklarını” bir tarafa bırakırsak, lig şampiyonluğunun üç adayı için herkes fal açarken ben de geri kalmayayım:
Beşiktaş taraftarının Fenerbahçe galibiyetine aşırı sevinmesi, bu senenin BJK açısından hedefine ulaşıldığını gösteriyor. Beşiktaş’ın, hiç anlamadığım biçimde “feda” olarak adlandırdığı sezonda, önümüzdeki maç takviminde neler yapacağını hep beraber göreceğiz ama tek kulvarda sadece 25-26 maç oynayan oyuncularıyla, ligin bu noktasını gelmesini “fakir çocuğun isyanı” olarak göstermek isteyenlere, olayın “deneyimsiz müflis milyarderin” ayakta kalma çabası olduğunu hatırlatmak gerekir. Romantik benzetmelere gerek yoktur; Beşiktaş, “maksat yıldız olsun diye alınan”, Quaresma dışında kadrosunu önemli ölçüde koruyan, haftada tek maç oynama lüksüne sahip bir takım. Bulunduğu yerin başarısına, oynadığı “kaotik” futbol dışında, buradan da bakmak gerekir. Neyin “feda” edildiği sezon sonu gelirken bile anlaşılmadı.
Eskişehir maçından, “direklerin müthiş direnmesi” ve Necati Ateş’in “beceriksizliği”nin yardımıyla, berabere ayrılan Galatasaray, yaptığı “çilek” transferlere rağmen istenilen futbolu oynayamıyor. Oynadığı futbol bir yana, her dönemin “muktediri” iken muhteşem bir şekilde “mazlumu” oynamayı başaran Fatih Terim’in artık verilmek zorunda kalınan cezası da göz önüne alınırsa, G.Saray’ın da işinin öyle çok kolay olmadığı görülüyor. Sistemli bir oyun yerine “yıldız patlamalarının” tercih edilmesi, Schalke maçı sonrası büyük bir hüsrana dönüşebilir. Schalke ve deplasmanda oynanacak Kayseri maçları GS’nin rotasını önemli ölçüde belirleyecek.
Fenerbahçe ne ilginçtir ki çok iyi oynadığı Sivas ve Beşiktaş maçlarını kaybetti, ama yine moda deyimle kimse takımın oyununda “ışık görmediğini” söyleyemez. Gün itibariyle, Fenerbahçe’nin, “marka değeri yüksek” ligimizde, oyun olarak futbolu en iyi oynayan takım olduğunu söyleyebiliriz. Diğer takımlarda oynayan meslektaşlarının aksine, sürantrene olmadan, 50 maç seviyesinde oynayan oyuncuların hırsları da takıma artı bir değer olarak yansıyor. Fenerbahçe bugün oynanacak Victoria Plzen maçında büyük bir “yürüyüşün meşalesini” yakabilir, yakacaktır.
Komplo teorilerinden hareket edenler çoktan, GS’nin şampiyonluğunu, BJK’nin ikinciliğini ilan etti. Oysa “iyi saatte olsunlar”, seslerini keser, ellerini çekerse, MHK kendini zeki zannedip yaptığı “toplum mühendisliği” faaliyetinden çekilirse, sezonun son düdüğüne kadar sürecek güzel bir mücadele seyredebiliriz.
- Rasim Ozan gitti futbol medyası temize mi çıktı? 30 Kasım 2017 00:15
- Fenerbahçeli medyayı deşifre edelim 16 Kasım 2017 00:26
- Cüneyt Çakır, Mete Kalkavan gerisi yalan… 25 Ekim 2017 23:01
- 'Yıldırım Demirören yeter' 05 Ekim 2017 01:21
- Ne etti la bu Aykut Kocaman size? 21 Eylül 2017 01:00
- Aykut Kocaman'a niye saldırıyorlar? 14 Eylül 2017 00:15
- Federasyon, Tribün Mühendisliği: Beleştepe, Göztepe, Konya... 24 Ağustos 2017 00:15
- Terim kovuldu sıra Demirören’de mi? 04 Ağustos 2017 01:01
- Terim ve Demirören'e sonsuz teşekkürler! 20 Temmuz 2017 01:00
- Futbola da adalet lazım 13 Temmuz 2017 00:15
- Arda Turan'a neden kızıyorsunuz ki? 15 Haziran 2017 00:30
- Şampiyonluklara seviniyor musunuz? 01 Haziran 2017 01:00