Chávez’e bakmanın bir yolu
Fotoğraf: Envato
Galeano’nun dünya çapında şöhret kazanmasında, Chávez’in Obama’ya kendi hınzırlığının vesikasıymışcasına ama onun kitabını hediye etmesinin hayli rolü olduğu söylenir.
Bende ise bu olayın etkisi, ona, Chávez’e olan sevgimin artması oldu. Emperyalizmin ve çokuluslu şirketlerin kuşatması ve tehdidi altındaki halkçı reformlarını korumak için zaman zaman aldığı önlemlerinin, sermayenin denetlediği haber ajanslarındaki manipülasyonuna referansla ona “diktatör” diyenler de oldu, biraz insaf edip “devrimci diktatör” diyenler de. “Devrimci” diyenler kadar olmasa da. Ben ona “roman kahramanı” derim. Bir roman kahramanı gibi yaşadı. Latin Amerika’da böylesi siyasetçilerden görece fazla olmalı. Olmalıdır.
Bu izlenimimde ne etkili oluyor acaba, bendeki bu imgesinin sebebi ne? Belki de Latin Amerika’nın o sevgili yazarlarının, romancılarının kıtanın devrimci, halkçı siyasetçileri ile yaşadığı zaman zaman gerilimli aşktır buna etken.
Latin Amerika edebiyatının 60’larda başlayan parıltısı ile eş zamanlıdır bu aşk. İlk gözağrısı ise Che ve Castro.
Ben zaten Latin Amerikalı devrimcileri siyasetten çok edebiyattan tanıdım, sevdim. Cortázar’dan, Fuentes’ten, Márquez’den, Galeano’dan, Amado’dan, Llosa’dan. Ve dahi Borges’ten.
Böylesi bir ‘politize entelektüel şefkat’ Latin Amerikalı yazarlara mı özgü? Bunun Latin Amerika edebiyatının parıltısına etkisi nedir? Bunu da düşünüyorum.
Latin Amerika edebiyatını tanıyınca Chávez’e ilişkin diktatörlük tanımına ancak gülünür elbet. Gülünür geçilir.
Türkiye’deki bu yaftalamanın kaynağı belli: Dünyayı, Türkiye’nin gündelik, ilkesiz anaakım siyasi ortamından yola çıkarak anlamaya çalışmak yeni bir hastalık olarak saptanmalı. Yerel iktidara yarenliğin bir türevi.
Carlos Fuentes, 1967 yılında, artık dünya edebiyatındaki yerine ve etkisine bakılarak “boom” diye adlandırılan o parlak, handiyse efsanevi Latin Amerika edebiyatı dalgasının oluşturucusu yazarlar kuşağının mensubu dostlarına beraber bir kitap üretme önerisinde bulunur. Her biri kendi ülkesinin tarihindeki bir diktatörü, emperyalizmin ve yerel işbirlikçilerinin hizmetinde halkına kan kusturan bir tiranı öyküleyecektir kitapta. Bu bir türlü gerçekleşemeyen projenin serüvenini kısa bir süre önce Türkiye’de de yayımlanan Gabo ile Mario adlı kitapta okuyabilirsiniz.
Fuentes’in projesi gerçekleşmedi ama dönemin birçok Latin Amerikalı yazarı bireysel olarak bu konuya el attı. Miguel Ángel Asturias’ın Başkan Bey’i 20’nci yüzyılın ortalarına tarihlenir. Fuentes’in önerisinin ardından ve belki de ondan ilham alarak ise Augusto Roa Bastos, Ben, en üstün, Alejo Carpentier, Yöntemin Kaynağı ve Gabriel Garcia Márquez, Başkan Babamızın Sonbaharı adlı romanlarında zengin diktatör portrelerini yetkin bir üslupla çizerken, Cortázar da Ele Geçirilmiş Ev adlı öyküsünde Peronist diktatörlüğe göndermelerde bulundu.
Yani eninde sonunda Latin Amerikalı yazarlar diktatörleri iyi tanır. Diktatörlerin işkence tezgâhlarından, hapishanelerinden geçenleri de oldu, sansür ile susturulanları da, sürgünde yaşamak zorunda kalanları da. Ömürleri bir yandan da diktatörlere karşı mücadele ile geçti hülasa.
Onlar, bu edebiyatçılar, Chávez’i severlerdi, seviyorlardı.
O da bu edebiyatçıları.
- Barikat, neşe, dans 08 Haziran 2013 07:22
- Konferansın ufkundaki yeni toplum 31 Mayıs 2013 10:35
- Süreç için bir öneri daha 20 Nisan 2013 09:37
- Heimatkrankheit ya da vatan hastalığı 07 Nisan 2013 05:27
- İktidar olarak köşe yazarı 23 Mart 2013 10:48
- Süreç ve strateji: Bir öneri 23 Şubat 2013 07:43
- Felsefeden gelen cevap 09 Şubat 2013 09:36
- Sağcı ve entelektüel 05 Ocak 2013 12:29
- Böyle geçti bir yıl Türkiye ömürlerinden 29 Aralık 2012 06:12
- Adam ve kızları 22 Aralık 2012 09:00
- Mahremiyet ve gösteri 15 Aralık 2012 07:50
- Anatomipolitikadan biyoiktidara salınan sarkaç 08 Aralık 2012 08:35