10 Mart 2013 10:48

Hak mı talep etmesin, silahları mı bıraksın?

Hak mı talep etmesin, silahları mı bıraksın?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan’a, “Bu benim hakkımdır onun için de bunu istiyorum” deme de ne dersen de!
- Hak isteyenden hoşlanmadığı için Erdoğan;
Tüm haklarını isteyen çiftçiler adına Mersinli çiftçiye “Ananı al da git!” demiştir.
- AKP’ye oy veren, “sadaka” biçimindeki zam ve Başbakanın babasının kasasından veriliyor gibi dağıtılan “ulufeye” razı olan emekçileri pek seven Başbakan Erdoğan, hakları için greve çıkan, direnişler örgütleyen kamu emekçilerini, işçileri, ülke ekonomisine zarar vermekten hükümete karşı komplo kurmaya varan suçlamalarla karşılamıştır.
- Biat eden, Diyanet’e eklenti olmaya razı olan Alevileri sevip öven başbakan, inanç özgürlüğü talep eden Alevileri din dışı, sapkın mezhep yandaşı olarak göstermekten geri durmamıştır.
- Gelenek ve göreneğin cenderesinde yaşamaya razı olan kadınlara (hele de “üç beş çocuk doğururlarsa”) övgüler düzen Başbakan Erdoğan, hak talebindeki kadınlara iyi gözle bakmamakta ve onları her vesileyle dışlamaktadır.
- Üniversite, bilim ve sanat dünyasındaki hükümetin hınk deyicisi olanları yere göğe sığdıramayan Başbakan Erdoğan, demokratik bir üniversite, sanat ve kültür alanında daha çok özgürlük isteyeni “Böyle hoca, böyle aydın olmaz olsun!” diye lanetlemektedir.
AKP’nin boş vaatlerine kanan Kürtleri pek seven Başbakan, özgürlük, eşit hak, anayasal statü talep eden Kürtleri ise Zerdüşt, ateist, terörist ilan etmektedir.
Bu, “hak talep eden”e, “Başbakan ne diyorsa gerçek odur!” demeyene Başbakanın öfkesinin en son örneğine önceki gün Şırnak’ta tanık olduk.
İmralı’da başlayan görüşmelerden sonra bölge halkını kendi arkasına almak için mitingler düzenleyen Başbakan, halkı söylediklerine ikna etmek için her yola başvururken, Şırnak’ta kurulan kömür santralleri ile Başbakanın çizdiği pembe tabloyu izleyenler arasından itiraz gelince Erdoğan yine öfkesini kontrol edemedi; “Nankörlük yapma otur. Ekmek bulamazsın yemeye, ekmek gelir sonra da ekmeği tepersiniz. 800 milyon dolarlık yatırım geliyor, siz teşekkür edip el üstünde tutacağınıza başka şeyler konuşuyorsunuz!” diyerek itiraz eden vatandaşın şahsında tüm Şırnaklılara, hatta bölge halkına verip veriştirmiştir.
Bölgedeki çatışmalardan her gün birkaç asker cenazesi gelirken Başbakanın PKK’ye saldırmasının, BDP’yi “teröre neden açıkça karşı çıkmıyor” diye eleştirmesinin bir mantığı bulunabilirdi. Ancak İmralı’da görüşmelerin başlamasından sonra her vesileyle PKK’yi eli kanlı bir örgüt olarak suçlaması, vatandaşı ikide bir PKK’ye karşı direnmeye çağırmasının anlamı ve mantığı kalmamıştır. Ancak öyle olmuyor. Bir yandan İmralı’ya, Kandil’e heyetler gönderip oralardan “iyi haberler bekleyen” Erdoğan öte yandan da her vesileyle Kürt halkını, “terör örgütüne karşı direnmeye” çağırmaya devam etmektedir.
Olup bitene yakından bakıldığında Başbakan Erdoğan’ın; “terör”den çok Kürt halkının, birtakım hakları olduğu bilinciyle davranmasından, bu haklar için mücadeleden vazgeçmemesinden rahatsızdır.
Hani Başbakana, “Kürtlerin hak talep etmemesini mi yoksa silahların bırakılmasını mı istersin?” diye sorsak, olup bitene bakınca bu soruya “Başbakan Kürtlerin hak talep etmemesini ister” diye yanıt vermek abartı olmaz.
Başbakan “silahların bırakılması”nı öne çıkarırken aslında silahların bırakılmasından çok bu tartışma etrafında Kürt halkıyla Öcalan-BDP-PKK arasında, olmazsa bu örgütlerle Öcalan, ya da örgütlerin içinde ve aralarında bir bölünme yaratmayı amaçlamaktadır.
Onun için de silahların sustuğu bugünlerde bile Başbakan, Kürt halkından destek istediği koşullarda bile Kürtlerin hak talep etmesini, “Öyle değil böyle çözüm istiyoruz”, Öyle değil böyle hizmet istiyoruz” demesini bir türlü içine sindirememekte, en küçük itiraz karşısında bile vatandaşı nankörlükle suçlamaktadır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa