Türkiye, Suriye bataklığına itiliyor
Fotoğraf: Envato
Suriye her geçen gün daha da karışıyor. Gelen haberler de vahim! Hükümetin göstericilere tanklar ve ağır silahlarla saldırdığı, ölü sayısının 500’ü geçtiği bildiriliyor. Ancak, gelişmelerin önemli yanı Suriye’deki ölü ve yaralanmalardan ibaret değil. Türkiye ve batılı ülkelerin de Suriye’ye müdahale etmek için çeşitli girişimler yaptıkları, ABD ve müttefiklerinin Suriye’ye “ambargodan” “silahlı müdahaleye” kadar her yolu “masada tuttukları” da yine siyasi gündemin ön sırasındaki haberlerden.
Bu gelişmelere kısaca bakıldığında şunları söyleyebiliriz.
Öncelikle, ABD ve batılı ülkelerin Suriye muhalefetini yedeklemek için her yola başvurduğunu söylemeliyiz.
Türkiye ise Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı, “reformlar” yaparak ayaklanan halk kesimlerinin yatıştırılması konusunda ikna etmek için uğraşır görünmektedir. Bu amaçla Erdoğan, Esad’la “her gün” telefonla görüşmekte, bu da yetmemekte, başta MİT Müsteşarı olmak üzere çeşitli düzeylerdeki heyetler arka arkaya Şam’ı ziyaret etmektedir.
İlk bakışta Türkiye’nin yapmak istediği, Suriye’de çatışmaların, Esad’ın halkın isteklerini yerine getirerek ayaklanmanın bitmesini sağlamasını amaçlayan “iyi bir rol” gibi görünmektedir. Ancak Türkiye’nin oynadığı rol, göründüğü kadar ya da bu cümlelerle ifade edildiği kadar masum değildir. Çünkü Türkiye Beşar Esad’a bir “dost” olarak öğütlerde bulunurken, Başbakan Erdoğan, Esad’la görüşmeden önce Obama ile görüşmekte, Dışişleri Bakanı Davutoğlu da ABD Dışişleri Bakanı Clinton ile görüşmektedir! Dolayısıyla Beşar Esad’a iletilen mesajlar ve verilen öğütler Obama ve ABD’nin mesaj ve öğütleri olmaktadır.
Peki bu kadar mı?
Hayır! Türkiye ABD ve batılı emperyalist ülkelerin sadece sözcülüğünü yapmamakta, onların diplomatları ve istihbaratçıları için de Suriye’de olanlara müdahale imkânı da sağlamaktadır. CIA Başkanı’nın Türkiye’ye gelip beş gün süreyle Türkiye’de kaldığı, bu arada Suriyeli kimi “muhaliflerle” de görüştüğü belirtilmektedir.
Suriye’de Beşar Esad rejiminin halka karşı çok sert davrandığı ortadadır. Elbette bölge ülkeleri bu konuda Esad’a baskı yapmalıdır. Ancak Suriye’ye bir emperyalist müdahaleyi meşru gösterecek diplomatik girişimlerin yardımcısı olmak, Esad rejiminin yaptıkları ya da ayaklanmacılara sert davranılıyor gerekçesine sığdırılamaz. Böyle bir müdahalenin Libya’daki sonuçları da ortadadır ve “siviller öldürülüyor” bahanesiyle yapılan müdahale bugün hem daha çok sivilin ölmesini hem de Libya’yı bölünme ya da batılıların uşağı olacak bir yönetim dayatmasıyla karşı karşıya getirmiştir.
Suriye için de benzer senaryoların masada olduğu herkesin malûmudur. Ve Suriye’ye bir batı müdahalesi, Suriye’deki halk hareketini “lekeleyeceği” gibi, bölgedeki Lübnan, Ürdün, Körfez Ülkeleri, Yemen, Mısır, İran, Irak, Türkiye ve İsrail’in de içine çekileceği bir “Pandora Kutusunu” açma anlamına da gelecektir.
Bu aynı zamanda Suriye’deki halk hareketini de batılı emperyalistlerin yedeğine çekecek bir girişim olacaktır.
Bu yüzdendir ki, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri büyük sorumluluk altındadır.
Türkiye’nin bugüne kadar bu alanda oynadığı rol, adım adım batılı ülkelerin Suriye’ye müdahalesini kolaylaştıran, onların bahanelerine meşruiyet kazandıran bir roldür. Görünürde olayların bir an önce yatışmasını isteyen Türkiye, Esad’a öğüt verirken bunu batılıların gerekçeleriyle yaptığı için Esad’ı halkın isteklerini yerine getirmemesi (ki bu böyle olacak görünüyor) durumunda, Suriye’ye bir emperyalist müdahale dünyanın gözünde haklı olacaktır!
Bütün bunların da ötesinde Suriye’ye bir emperyalist müdahale, bölgeyi kaosa sürükleyecektir. AKP Hükümeti’nin “Yeni Osmanlıcılık” sevdası, bu sevdanın ABD’nin bölge egemenlik stratejisinden besleniyor olması, Türkiye’yi bölge ülkeleri için kuzu postuna bürünmüş kurt durumuna getirmektedir. Libya’da NATO’ya kalkanlık yapılması bu imajı güçlendirirken Suriye’de de benzer rol üstlendiği tezini güçlendirmektedir. Ki, bu Türkiye’nin emperyalistlerin yerine bölgenin bataklığına atılmasıdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00