12 Mart 2013 15:22

Asistan kışlaya, hasta tabura

Asistan kışlaya, hasta tabura

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İşçi sağlığı ve meslek hastalıkları sicilimiz oldukça bozuk. Bu başlıkta yaşanan sorunları kavrayabilmek için sağlık çalışanlarının sağlığı bahsine göz atmakta yarar var.

Misal asistan hekimleri anlamaya çalışalım. Bu ülkede yaklaşık yirmi bin asistan hekim “merdiven altı” koşullarda çalıştırılıyor. Onlara bakınca tekstil iş kolunda yaşanmışlıkları, kabullenişi, itirazsızlığı anlamak kolaylaşıyor.

Malum sağlık çalışanlarının temel işvereni kamu kurumları olup, ülkedeki işveren sultasını kavrayabilmek için bize ipuçları sunmakta. Bankaya yatan asgari ücretin bir kısmını işçisinden elden geri alan özel sektör patronu ile belli sayının üzerindeki nöbet ücretini ödemeyen kamu sağlık kurumları arasında ne fark olabilir ki?

Ne yazık ki Uluslararası Çalışma Örgütü’nün kurallarını sağlık alanında da hiçe saymakta yönetenler. İşlerine gelince Taş Kömürü İşletmelerinde olduğu üzere bir genelge ile icra takibi altında olan borçlu maden işçilerinin iş sözleşmelerini feshetmekten dem vuran dönemin yönetim anlayışı; iş sağlık çalışanlarına gelince duymazdan geliyor. Sahi ne demişti ilgili genelge; “borç dikkat eksikliği ile kazalara yol açıyor”.

Sanırsınız ki sağlık çalışanları insan değil robot. Diğer iş kollarında nöbete gitmek kavramı vardır, iş sağlıkçılara gelince hele bir de asistan hekimseniz ayda yeri geldiğinde on kez otuz dört saat aralıksız zorla çalıştırılırsınız. Sormak gerekiyor; maden işçisinin borcu harcı dikkatini azaltıyor da 34 saatlik uykusuzluk sağlıkçıları zinde mi kılıyor?

Üstelik bu insafsız çalışma koşullarını utanmadan “eğitim” olarak adlandırıyorlar. Uykusuz 34 saat aralıksız çalıştırılmış hekimden hastasına “uyku sorununuz var mı” diye sormasını bekler misiniz? Hastalandığında aylık gelirinin yarısı kesileceğinden hasta hasta çalışan bir hekimden hastasına istirahat yazmasını bekler misiniz? Kendisi uzun çalışma sürelerinin mağduru bir hekimden fabrika ziyaretinde işçilerin fazla çalıştırılmasına dair bir çift kelam bekler misiniz?

Aslında hastaneler başta asistan hekimler olmak üzere kimi sağlık çalışanları için kışladan farksız. Tüm kamu kurumlarında öğlen yemek tatili ve günlük 8 saat çalışma süresi iş sağlıkçılara gelince değişiverir. Hastanelerde sağlıkçıların öğlen tatillerinde kurum dışına çıkmaları yasaklanmıştır. Aslında her gün bir saat fazladan çalıştırmadır bunun adı ama asla ücret ödenmez. Kışla değil de ne?

Çalışanları için kışla kıvamında kurgulanmış sağlık ortamı hastalar içinse tüm hayatı tabur olarak tahayyül ediyor. Sabah kışlamsı hastanesine ayak basan, 34 saat dışarıya adım atamayacak olan asistan hekim belki de birazdan iyileşen hastası için “taburcu edildi” notunu düşecektir. Eve değil de tabura göndermek tüm hastaları! Derin yapıların o çok sevdikleri “ordulaşmış millet” dedikleri yoksa böyle bir şey mi?

Evet, bu hafta “Sağlık Haftası”. 14 Mart için sağlıkçılar değil ama basın organları “Tıp Bayramı” tanımını kullanıyor. Bu eksende çokça basın açıklaması okuduk. Ankara Tabip Odası’nın açıklamasında asistanlar hakkındaki şu tespit tekrar paylaşılmaya değer:

“Kötü çalışma koşulları, uzun nöbet süreleri, düşük ücretler asistan hekimleri tüketiyor! Türk Psikiyatri Dergisi’nde yer alan, 270 asistan hekim üzerinde yapılmış bir araştırmaya göre asistan hekimlerin duygusal tükenme düzeyi beş üzerinden 2,99 çıktı. Bu insanlar bu halka hizmet veriyorlar! İşte sağlıkta dönüşüm dedikleri şeyin açık seçik fotoğrafı budur!”

14 Mart öncesi hükümet eyleyenlere duyurulur. Hani şu borçlu madencilerin dikkat eksikliği ile kazalara yol açtığını savlayan yönetenlere!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa