13 Mart 2013 02:55

Süreci sekteye uğratma!

Süreci sekteye uğratma!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan’ın Kürt sorununun çözümü konusunda şimdiye kadar “Terörü sona erdireceğiz” den başka bir şey söylemediği, müzakere sürecinin bütün aşamalarında da “silah bırakacaklar”dan öteye gitmediği malum. PKK silah bıraksın gerisi hallolur diyor Başbakan. İyi de gerisi ne? Buna dair sözlü ve yazılı bir yanıtı yok Hükümetin. Öcalan’ın mektubunu götürmek üzere yola çıkan vekiller Kuzey Irak’tayken Kandil’in bombalandığı düşünülürse çözüm sürecinin ne kadar sıkışık bir hatta ilerlemeye zorlandığı anlaşılabilir. Bu Hükümetin çözümden ne anladığının da göstergesi. Kürtler, taleplerinin en azına razı olmak zorunda kalsın diye etraftan şiddet eksik olmuyor. Doğrusu müzakere masası pek sakin değil.  
Diğer yandan son dört ay içinde bölgede yüzlerce yeni korucu kadrosunun açıldığı düşünülürse silah bırakma ve ateşkes sonrasında nasıl bir düzen öngörüldüğü göz önüne getirilebilir.  Koruculuk bu ülkede yaklaşık 30 yıldır var ve bu süre zarfında müessese bir suç makinesine dönüştü. İşte bu kurum şimdi güçlendiriliyor. Sadece Hakkari’de sekiz bin korucu olduğu, korucuların devlete maliyetinin yıllık toplam 227 milyon lira olduğu belirtiliyor.
Bu gelişmeler müzakere sürecinin selametle yürütülmesini tehlikeye atıyor. Ama Başbakan her fırsatta süreci sekteye uğratacak ifadelerden kaçınmaları konusunda BDP vekillerini uyarmaya devam ediyor. Demek ki temkinli ve itidalli olması gereken sadece Kürtler, hükümetin böyle bir dikkate ihtiyacı yok!
Çözümün iki halkın kardeşçe yaşayabileceği, eşitlik koşullarının sağlanmasından bambaşka bir anlamı var Hükümet için. Başbakan, Silopi’de termik santral açılışında konuşurken santrale yatırım yapan Ciner grubuna teşekkürlerini esirgemedi ama kendisini eleştiren bir yurttaşı nankörlükle suçladı ve “Şuralara 800 milyon dolarlık yatırımı kim getirir, ekmek bulamazsınız yemeye, sonra ekmek gelir ekmeği tepersiniz. Teşekkür edeceğinize başka şeyler konuşuyorsunuz” diye çıkıştı. Kürt sorununun çözümüyle kanatlanıp uçacağını düşünen burjuvazinin çözümden ve uçmaktan anladığı da böyle bir şey işte. El değmemiş Kürt coğrafyasının bir sermaye yatırım alanı haline gelmesi, yeni pazarların açılması. Ciner kanatlanıp uçacakken de öyle çatlak seslerin çıkıvermesi Erdoğan’ın asabını bozuyor. Yatırımcı huzur ve istikrar ararken termik santralin zararlarından dem vuranların her itirazı… Ya evet süreci sekteye uğratıyor!
“Silopili kardeşlerimizin” bölgeselleştirilen asgari ücret karşılığında Ciner santrallerinden ekmek yemesi önemli ya, müzakere sürecinde Kürtlerin talepleri; ana dil, kimlik meselesi, siyasal temsilin biçimi üzerine bir şey söylemek gerekmiyor diye düşünüyor olmalı Başbakan. Fakat sadece ekmek bulmak, iş sahibi olmak için uğraşmadı ki Kürtler bunca yıl. Barışı da herhalde Ciner vb. gelsin buralarda yatırım yapabilsin, sermaye kanatlanıp uçsun diye talep etmiyorlar.
Silahların bırakılması Kürt yurttaşlara şimdiye kadar talep ettikleri demokratik dönüşümü sağlamayacaksa yani asıl onları kanatlandırıp uçurmayacaksa, üstelik koruculuk gibi bir müessese yeniden canlandırılıp ‘90’ları hatırlatan düzen tahkim edilecekse bu barışın barış olma şansı olacak mı?
Barış Başbakanın sık sık yinelediği gibi hakikaten zor bir iş. Onun için daha da zorlaştırmamakta yarar var. Kürt sorununun çözümü yatırımlara indirgeniyorsa, bölgede eski paramiliter aygıtlar güçlendirilerek huzur ve güvenin sağlanacağı düşünülüyorsa sürecin kolaylaştırıldığından değil zorlaştırıldığından söz edebiliriz ancak.
Ciner’e istikrarlı bir ortam temini Hükümet için önemli olabilir ama orada en çok huzura ve güvene ihtiyacı olan, ekmeğini müstakbel işletme ve fabrikalarda ter dökerek kazanacak olanlardır. Ekmek ancak demokratik ve özgür bir ortamda huzur sağlayabilir. Öyle her dakika azar, her dakika azarla olmaz.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa